Modern Ekonomilerin Vazgeçilmezi: Para

Gündelik hayatımızda olmazsa olmaz bir şey var: para. Alışveriş yaparken, fatura öderken, yolculuğa çıkarken kısacası birçok alanda paraya ihtiyacımız var. Peki gündelik hayatımızın vazgeçilmezi para hakkında neler biliyoruz. İktisatçılar paranın fiziksel özelliklerini ön plana çıkaran kesin, değişmez tanımını yapmak yerine, paranın fonksiyonlarını belirleyerek bu fonksiyonları yerine getiren her şeyi para kavramı içerisine dahil ederler.

HaberlerDuyurular

Gündelik hayatımızda olmazsa olmaz bir şey var: para. Alışveriş yaparken, fatura öderken, yolculuğa çıkarken kısacası birçok alanda paraya ihtiyacımız var. Peki gündelik hayatımızın vazgeçilmezi para hakkında neler biliyoruz. İktisatçılar paranın fiziksel özelliklerini ön plana çıkaran kesin, değişmez tanımını yapmak yerine, paranın fonksiyonlarını belirleyerek bu fonksiyonları yerine getiren her şeyi para kavramı içerisine dahil ederler.

Gündelik hayatımızda olmazsa olmaz bir şey var: para. Alışveriş yaparken, fatura öderken, yolculuğa çıkarken kısacası birçok alanda paraya ihtiyacımız var. Peki gündelik hayatımızın vazgeçilmezi para hakkında neler biliyoruz. İktisatçılar paranın fiziksel özelliklerini ön plana çıkaran kesin, değişmez tanımını yapmak yerine, paranın fonksiyonlarını belirleyerek bu fonksiyonları yerine getiren her şeyi para kavramı içerisine dahil ederler.

  Parayı fiziksel özelliklerine göre tanımlamak yerine fonksiyonlarına göre çerçevesini belirlemek daha doğru bir yaklaşımdır. Paranın bir ekonomide üç asli fonksiyonu vardır. Bunlar değer ölçme aracı olma, değişim aracı olma ve değer biriktirme aracı olmadır.

Paranın birinci fonksiyonu değer ölçme aracı olmasıdır. Para bir ölçü aracıdır. Nasıl ki bir malın ağırlığını kg. ile, uzunluğunu metre ile ölçüyorsak para da herhangi bir mal veya hizmetin değerini milli para cinsinden ölçer. Bir mal veya hizmetin para ile ifade edilen değeri fiyattır. Paranın diğer ölçüm araçlarından önemli bir farklılığı vardır;  diğer ölçüm araçları mesela kg, metre, litre, ton zaman içerisinde asla değişmez. Paranın değeri ise zaman içerisinde sürekli değişir.

Paranın ikinci fonksiyonu değişim aracı olmasıdır. Ortak bir değişim aracı olarak para kullanılmazsa, malları diğer mallarla değiştirmek gerekecekti yani takas ekonomisi gündeme gelecekti. Takas işlemlerinde ise hem isteklerin karşılıklı olarak eşleşmesi zorunluluğu, hem de değişim oranının belirlenmesi ciddi zaman kaybı ve işlem güçlüğüne neden olur. Bu çerçevede değişim aracı olarak para mal ve hizmetlerin el değiştirme sürecini kolaylaştıran ve hızlandıran bir araç niteliğindedir.

Paranın üçüncü fonksiyonu ise değer biriktirme aracı olmasıdır. Ekonomik birimler genellikle gelirlerinin tamamını tüketmezler. Bir kısmını tasarruf ederler. Tasarruflarını çeşitli yöntemlerle gelecek dönemlere aktarırlar. Kimi altın, gümüş gibi kıymetli madenleri satın alır, kimi yabancı ülke parası (döviz) satın alır, kimi hisse senedi, tahvil, bono gibi menkul kıymetler satın alır. Ekonomik birimler tasarruflarının bir kısmını da likiditesi tam olduğu, her an kullanıma hazır satın alma gücünü temsil ettiği için milli para cinsinden muhafaza ederler. Paranın diğer tasarruf araçlarından en önemli farkı tam likit bir varlık olmasıdır. Bir ülke parasının değer biriktirme aracı olma fonksiyonunu yerine getirebilmesi için değerinin istikrarlı olması gerekir. Sürekli değer yitiren bir para birimi ile hiç kimse tasarruf yapmak istemeyecektir.

Para insanlığın iktisattaki en büyük icadıdır. Para icat edilmeden önce, ticaret takas ile yapılıyordu. Takas ticareti sınırlıyordu. Para icat edildikten sonra ticaret arttı. Milletler zenginleşti. Kültürler kaynaştı. Tarihte birçok nesne para olarak kullanıldı. Gerçek anlamda parayı ilk olarak M.Ö. 7. yüzyılda Anadolu’da yaşayan Lidyalıların kullandığı düşünülüyor. Lidyalıların altın, gümüş gibi değerli madenleri değişim aracı olarak kullanmaları tasarruf yapmayı mümkün kılıyordu. Lidya kralı Krezüs (bilinen adıyla Karun), dünyanın en zengin insanı olarak kabul ediliyordu. “Karun kadar zengin”sözü oradan kalmadır.

Altın, gümüş gibi kıymetli madenlerden yapılan paralar dünyanın ilk küresel parasıdır. Altın her yerde altın olduğu için, altından yapılan paralar evrensel olarak kabul görüyordu. Kıymetli madenden para üretmek kıymetli maden üretimi ile sınırlı idi.  Ticaret bu yüzden yeterince gelişmiyordu. Ticareti arttırmak için daha fazla para gerekiyordu. Çare olarak önce ucuz madenlerden para üretildi. Abdülmecit döneminde aynı miktarda altından daha fazla para basabilmek için altına başka metaller karıştırılarak, düşük ayarlı altından paralar basıldı. Halk düşük ayarlı bu paralara “ayarı bozuk” manasına gelmek üzere “bozuk para” demeye başladı. Günümüzde madeni paralara hala bozuk para denilmesinin aslı budur. Daha sonra ise “kağıt paralar” tedavül etmeye başladı. Günümüzde ise fiziki varlığı olmayan, kağıt varlığı bile bulunmayan “kayıt paralar” hızla yaygınlaşıyor. Eskiden madeni paraların üzerinde yazılı olan değer, parayı oluşturan kıymetli madenin ticari değerine eşitti. 20. yy. başlarında bu sistemden vazgeçildi. Günümüzde madeni paraların üzerinde gerçek değerleri değil, sadece temsili bir değer bulunur.

Tarihte bilinen ilk kağıt parayı Çinlilerin kullandığı biliniyor. M.S. 800’lü yıllarda kağıt paraları kullanmaya başlıyorlar. Batıda kağıt paraların kullanılmaya başlaması 17 yy. sonlarında oluyor. Başlangıçta yüzde yüz altın yada gümüş karşılığı olan, bu nedenle banknot denilen kağıt paraların günümüzde hiçbir kıymetli maden karşılığı yoktur. Kağıt paraların üzerinde yazılı olan değer tamamen temsili bir değerdir. Bu paralar paralık vasıflarını devlet onları para olarak tanımladığı, toplum da para olarak kabul ettiği için paradır. Osmanlı imparatorluğunda ilk kağıt para 1840 yılında Abdülmecit döneminde çıkarılmıştır. Bu paralar elle hazırlanıyor daha sonra resmi mühür basılıyordu. 1842’den sonra kağıt paralar Almanya, İngiltere gibi ülkelerde matbaa da basılmaya ve Türkiye’ye getirilmeye başlandı. Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra da kağıt paralar yurtdışında basılmaya devam etti. Taa ki 1958 yılında banknot matbaası kuruluncaya kadar.

Günümüzde ekonomik krizler finansal piyasalardan kaynaklanmaktadır. Yani iktisadın en büyük icadı paradan doğmaktadır. Bir yerde kriz varsa bozuk giden bir şey vardır. Ekonomik krizler “para” kaynaklı olduğuna göre para alanında yolunda gitmeyen, düzeltilmeye muhtaç şeyler vardır.

Parayı basmak, tedavüle sürmek, dolaşımdaki miktarını ayarlamak Merkez Bankalarının görevidir. Parayı basan kuruluşlar olarak Merkez Bankalarının temel amacı bastıkları paranın değerini korumaktır. Paranın değerinin korunması tüm varlıklara, mal ve hizmetlere, diğer paralara ve zamana karşı korunmasını içerir.

İnsanlığın en büyük iktisadi buluşu olan paranın icadı beraberinde birçok sorunu da getirmiştir. Ünlü bir iktisatçının söylediği gibi “Tarihin hiçbir döneminde paranın zulmetmediği tek bir kişi yoktur.” Paranın varlığı bir dert yokluğu ayrı bir derttir. Para ile ilgili en önemli sorun değerinin korunması sorunudur. Birim paranın değerinin korunması genel fiyat düzeyinin değişmemesini yani fiyat istikrarını ifade eder. Genel fiyat düzeyindeki değişim ile paranın değeri zıt yönde değişir. Fiyat düzeyi sürekli yükseliyorsa paranın    değeri sürekli olarak düşer. Bu enflasyondur. Fiyat düzeyi sürekli düşüyorsa, paranın değeri sürekli olarak artar. Bu deflasyondur. Hem enflasyon hem de deflasyon her zaman ve her yerde parasal bir olgudur. 05/11/2008
      

Öğr.Gör.Dr. Alaattin SAKİNOĞLU

Yazarın diğer yazıları:

BİR İNSANLIK SUÇU:İSRAF
KÜRESEL EKONOMİK KRİZ
SUDAKİ MUCİZE.
SU YOK GELECEK YOK.
 

Edirne Mimar Sinan Vakfı

Takip Edin...

Haber & Duyuru

Sohbetler

Soru & Cevap

Sohbet Takvimi