Suriye / Şam Gezisi Notlari

Merhaba Bizi Arayan Gönül Dostları

Bizler Muhterem Hocamız Hasan GÜMÜŞ başkanlığında, Üç Şerefeli Camii İmam Hatibi Metin ULUOCAK hocamızın rehberliğinde 9 arkadaş, gönül dostu Peygamberlerin, Sahabelerin ve gönül dünyamızı aydınlatan tasavvuf büyüklerimizin kabirlerini ziyaret etmek hatıralarını yad ederek, İslam tarihinin önemli sayılan olaylarının gerçekleştiği o bölgeyi ziyaret etmek maksadıyla ve tebdili mekanda ferahlık vardır düşüncesiyle yola çıktık.

HaberlerDuyurular

Merhaba Bizi Arayan Gönül Dostları

Bizler Muhterem Hocamız Hasan GÜMÜŞ başkanlığında, Üç Şerefeli Camii İmam Hatibi Metin ULUOCAK hocamızın rehberliğinde 9 arkadaş, gönül dostu Peygamberlerin, Sahabelerin ve gönül dünyamızı aydınlatan tasavvuf büyüklerimizin kabirlerini ziyaret etmek hatıralarını yad ederek, İslam tarihinin önemli sayılan olaylarının gerçekleştiği o bölgeyi ziyaret etmek maksadıyla ve tebdili mekanda ferahlık vardır düşüncesiyle yola çıktık.

Merhaba Bizi Arayan Gönül Dostları

Bizler Muhterem Hocamız Hasan GÜMÜŞ başkanlığında, Üç Şerefeli Camii İmam Hatibi Metin ULUOCAK hocamızın rehberliğinde 9 arkadaş, gönül dostu Peygamberlerin, Sahabelerin ve gönül dünyamızı aydınlatan tasavvuf büyüklerimizin kabirlerini ziyaret etmek hatıralarını yad ederek, İslam tarihinin önemli sayılan olaylarının gerçekleştiği o bölgeyi ziyaret etmek maksadıyla ve tebdili mekanda ferahlık vardır düşüncesiyle yola çıktık.

Suriye’nin İstanbul konsolosluğundan vizelerimizi aldık ve gündüz 16:00 sularında İstanbul’dan ayrıldık. Aynı günün gecesi Aksaray ilinde bir konaklama tesisinde geceledik. Sabah namazını Aksaray’ın önemli tarihi camilerinden biri olan Ulu Camiinde ifa ettik.
 

 

ULU CAMİİ
XII. yy. Selçuklu eseri Sultan I. Mesud ve II. Kılıçaslan tarafından yapılmış, XV. yy.da Karaman oğlu Mehmet tarafından yenilenmiş, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde de tamir edilmiş bir cami.
Akşamdan beri bizlere şehir içinde kılavuzluk yapan Veysel ve Metin bey kardeşlerimizin yönlendirmesiyle Şeyh Hamid-i Veli Hazretlerinin kabrini ve çilehanesini ziyaret ettik.

ŞEYH HAMİD-İ VELİ HZ.LERİ
Şeyh Hamideddin Aksarayi, Ebu Hamid Şeyh Hamid-i Veli (Somuncu Baba) H.750 Kayseri’de doğmuş babası Şemsettin Musa’dır. Somuncu Baba Hamid-i Veli H.815/M.1412 yılında vefat etmiş 8 sene Aksaray’da ikamet ettiği için Şeyh Hamid-ddin-i Aksarayi olarak gönüllerde kalmıştır. Bursa’daki Ulu Camii açılışında verdiği hutbe vaazında Fatiha Suresine 7 mana vermiş, Somuncu Baba lakabı Bursa’da kendi fırınında somun ekmek pişirip sattığı için buradan kalmıştır. Hacı Bayram-ı Veli’nin mürşididir, hocasıdır. Hacı Bayram-ı Veli 18 sene hocasının hizmetinde kalmıştır.

Bu türbe ziyaretinden sonra Veysel bey kardeşimizin evinde mükellef bir sofra donatılmış olarak bulduk ve sabah kahvaltısını Metin bey kardeşimizin de katılımıyla hep beraber yaptık (Allah Razı Olsun). Biraz daha sohbet yaptık ve “Edirne’de buluşmak dileğiyle Veysel bey ve Metin bey kardeşlerimizle vedalaştık ve yola çıktık. Bugün yolculuğumuzun 2. günü ve biz bayağı dolaştıktan sonra Kilis’in içinde bulunan Sahabi Şurahbil b. Hasen R.A.’ın kabrine ve camiine vardık.

ŞURAHBİL B.HASENE KİMDİR?
Şurahbil b. Hasene Peygamber (S.A.V.) Efendimizin ilk vahiy katiplerinden, sahabenin büyüklerinden olup meliklere name (mektup) yazardı. H.24 yılında Futuhatı İslam’da Hz. Ömer R.A. zamanında Ebu Ubeyde b.Cerrah R.A. komutasında Liva komutanı olarak Kilis’e gelmiş ve şehid olmuştur. Kabrinin ve Camiinin olduğu yer Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore edilmekte olduğunu gördük, çok memnun olduk ve vesile olanlara gıyabında teşekkür ettik.

 

 

Daha sonra yine Kilis ilinin içinde bir mahalle arasında park içinde bulunan sahabeden Muhammed Ensari R.A.’ın kabrini ziyaret ettik ve dualarımızı okuduk. Ancak Medineli olmasının haricinde hayatı hakkında bir bilgiye ulaşamadık. Bu ziyaretlerden sonra yola çıktık ve Öncüpınar Hududundan Suriye’ye geçiş yaparak yağmurlu bir havada, akşam vakti Halep’e vardık. Yatsı vakti geçtiği için ziyaretlerimizi sabaha bırakarak bir otele yerleştik. Gece istirahatımızı yaptıktan sonra sabah kalkarak ilk işimiz Ümeyde Camii veya halk arasında Zekeriya Mescidi denilen camide sabah namazımızı kıldık, dualarımızı yaptık ve ziyaretimizi yerine getirdik. Ayrıca daha camiden çıkmadan “Hatim Duası” yapılan bir topluluğun davetine icabet ederek bizlerde o manevi ortama iştirak ettik. Dualarla uğurlandık. Dışarı çıktığımızda hava yine yağışlıydı. Halep kalesini ziyaret ettik ancak daha açılmadığı için (erken gittiğimiz için) kaleye dışarıdan baktık, fotoğraf çektik.

Bugün gezimizin 3. günü akşam karanlığa kalmadan Şam’a ulaşmayı hedef aldığımız için hemen yola çıktık ve Hama şehrine saat: 08.00’e doğru ulaştık. Orada bayağı büyük olan su değirmenlerini gördük. Çok acıklı veya iniltili ses çıkararak dönüyor. Asi ırmağının üzerine kurulmuş. Burada pek fazla bir şey görmediğimiz için sabah kahvaltısını yaparak Humus’a doğru yola çıktık. Yaklaşık saat:10.15 civarında Humus’a vararak Halid b. Velid R.A. Camisine ve türbesine geldik, ziyaretimizi yaptık ve dualarımızı okuyarak şefaatlerini talep ettik, hatıralarını yad ettik. Hasan Gümüş Hocamızın ve rehberimiz Metin Uluocak arkadaşımız tarafından bilgilendirildik. Ayrıca aynı caminin diğer köşesinde Hz. Ömer R.A.’ın Ubeydullah isimli çocuğunun makamını ziyaret ettik ve dualarımızı okuduk.

Daha sonra yine Peygamber (S.A.V.) Efendimizin kendisine Seyfullah (Allah’ın Kılıcı) lakabını verdiği Halid b. Velid Hazretlerinin ölmeden önce söylediği, son sözlerinin yazılı olduğu bir dikili taş üzerindeki kitabeyi Metin hocamız okudu özetle şöyle demiş Hz. Halid R.A.; Ben işte şu kadar yıldan beri şu, şu vs. savaşlarda bulundum. Vücudumda  mızrak, kılıç yarası izi olmayan yer yok. Ama ilahi kadere bakın ki, ben yatağımda ruhumu teslim ediyorum. Korkakların gözü aydın olsun.

Daha sonra Şam’a gitmek üzere yola çıktık ve Allah’ın izniyle saat: 15.20’de Emevi Camiinin merkezde olduğu yere vardık. Kısa bir süre sonra bir otele yerleştik. Ama Emevi Camiine yakın, kısa bir süre dinlenmeden sonra Ecdadımız II. Abdülhamid Han tarafından yaptırılan uzun, geniş ve yüksek olan Hamidiye Çarşısının içerisinden geçerek Emevi Camiine geldik, namazlarımızı kıldık ve;
a-İçinde başı olduğu rivayet edilen Yahya (A.S.)’ın kabrini,
b-Hz.Hüseyin’in başının olduğu kabri,
c-Hz.Hud Peygamberimizin makamını,
d-Hz.Hızır’ın makamını ziyaret ettik.
Ayrıca Hz. İsa (A.S.)’ın ineceği rivayetlerinin olduğu AK Minareyi, İmam-ı Gazali’nin İhyay-ı Ulumuddini yazdığı minareyi gördük ve Emevi Camiini dolaştık. Böylece Şam’da ilk geceyi (gezimizin 4. gününe başlamak için) otelde geçirdikten sonra sabah namazına Emevi Camiine gittik, namazımızı kıldık ve kahvaltılarımızı yaparak şehir turuna yaya olarak çıktık. Şehir merkezinde yine Ecdadımız II. Abdülhamid Han tarafından yapılan Tren garını (aynen Medine’de olduğu gibi) gördük. Ecdadımızın Hicaz’a ve Hicaz’a giden yollara ne kadar değer verdiğini müşahede ettik. Tabi bütün bunlar rıza-ı bariyi elde edebilmek ve Habibi Kibriya Rasuli Ekrem Efendimize layık bir ümmet olabilmenin gayretleri. Allah (C.C.)’de bizleri böyle şuurlu olan kullardan ve ümmetlerinden eylesin (AMİN).

 

 

Şehir turumuz yaya intikalle devam ederken bir anda kendimizi Kanuni Sultan Süleyman tarafından Mimar Sinan’a yaptırılan Süleyman Külliyesinin önünde bulduk. Bahçesinde son Osmanlı Sultanı Vahdettin’in ve diğer Ecdadımızın yakınlarının kabirleri vardı. Ayrıca Medine’ye kütüphane kurulmasını sağlayan Arif Hikmet’in de kabri vardı. Burada Metin Uluocak hocamız hem Yasin-i Şerif okudu hem de külliye ve içindekiler hakkında bilgi verdi. Türkiye Cumhuriyeti Devletimizin bu külliyeye de sahip çıktığı bilgilerini oranın yetkililerinden öğrendik. Buradaki ziyaretimizi de tamamladıktan sonra Halid-i Bağdad-i Hz.lerinin kabrini ziyaret etmek maksadıyla bir minibüs tuttuk ve Suriyeli şöför bizi olabildiğince kestirme yollardan götürerek kabristanlığın dibine indirdi. Tatlı bir heyecanla bayağı dik olan mezarlığın içerisinden geçerek tepede Halid-i Bağdad-i Hz.lerinin türbesinin kapısına vardık. Yetkilinin kapıyı açmasını biraz bekledikten sonra içeriye edebli biri şekilde girdik. Hocalarımız Kuran okudular, bizler dua okuduk. Metin Uluocak hocamız kitabi bilgiler verirken değerli büyüğümüz Hasan GÜMÜŞ Hocamızda gönül dünyamızı aydınlatacak sohbetler ettiler. İstifade ettik. Allah Razı Olsun. Allah (C.C.) bizleri bu güzel yolun üstadlarından, hocalarımızdan  ayırmasın. Nihayet burada da Hocalarımızın da  Hocasının kabrini ziyaret ettikten sonra diğer biri güzel insan olan Şeyh-i Ekber Muhyiddin-i Arabinin kabrini ziyaret etmek için yola çıktık. Küçük bir kamyonetin kasasına bindik ve dar yollardan geçerek olabildiğince yakınına kadar gittik. Hemen kabrini ziyaret ettik, dualarımızı okuduk. Şeyh-i Ekber olarak tanıdığımız gönül dünyamızın zirve şahsiyetlerinden olan Muhyiddin-i Arabi Hazretlerinin hakkında Metin Uluocak arkadaşımız bilgi verdi. Muhterem Hocamız Hasan Gümüş’de görüşleri üzerinde açıklamalarda bulundu Allah Razı Olsun.

 

 

Daha sonra Muhyiddin-i Arabi Hz.lerinin kabrinin yakınında bulunan Ebun Nur Camisinde öğle namazımızı kıldık. Namazdan sonra halk arasında küçük “Cennetül Baki” diyerek de anılan birçak Sahabe, Ehl-i beyt insanlarının ya kabri, ya da makamının bulunduğu “Babus Sagir” Kabristanlığına geldik. Ziyaretlerimizi yaptık. Allah Kabul Eylesin.takiben otelimize geldik ve alış veriş yapabilmek için o akşam serbest davrandık. Otelimizde geceledikten sonra Cuma sabahı (gezimizin 5. günü) sabah namazına Emevi Camiine geldik. Namazımızı kıldık ve burada 102 yaşında bulunan Abdurrezzak Efendiyi gördük. Nur parçası bu güzel insanın elini öptük, dualarını talep ettik.

 

 

Emevi Camiinde namaz kıldıktan sonra bir kısım insan bu köşede Kur’an okuyor, bir kısmı sohbet dinliyor, bir kısmıda tefsir dinliyor, ne güzel bir manzara. İşte bizim dikkatimizi çeken 102 yaşında bu güzel insan yarı yatar vaziyette tefsir sohbeti dinliyor vs. oysa biz camiye cemaate katılmamak için, sohbetlere katılmamak için bin bir türlü mazeretlerimiz oluyor. Ya yorgunuz, ya önemli bir işimiz var, ya da hastayız vs. bu durumu neyle izah edeceğim bilmiyorum. Ama sadece bir kelime geliyor aklıma gaflet, gaflet, gaflet. Allah iyi etsin bizleri (AMİN). İşrak namazlarımızı da kılarak kahvaltı yapmaya otelimize geldik ve her zaman olduğu gibi günlük programımızı yaptık.

Buna göre önce Şam’ın 5 km. dışında bulunan Bilal-i Habeşi R.A. Camiine ve yanı başında bulunan gerçek kabrinin başına geldik. Gerçek kabri diyorum zira Babus Sağir Kabristanlığında da kabri var ancak orası MAKAMI. Hasan Gümüş Hocamızda M.Asım Köksal hocamızı referans göstererek gerçek kabri buradadır dediği yeri ziyaret ettik, dualar okuduk, şefaatlerini taleb ettik ve oradan ayrıldık. Buradan Peygamber (S.A.V.) Efendimizin torunu, Hz. Ali ve Hz. Fatmı validemizin kız çocuğu olan Seyyide Zeynep validemizin kabrini ziyarete gittik. Dualarımızı okuduk. Ancak buraya Şii anlayışı hakim olmuş. İran devleti tam destek vermiş. Rivayetlere göre kabristan üstünde bulunan kubbeye ve etrafına 4 ton altın kullanılmış. Çok bakımlı bir yer. Burada da ziyaretimizi tamamladıktan sonra Cuma namazını kılmak üzere Emevi Camiine geldik ve dünyaca büyük alim Ramazan El Buti’nin Cuma hutbesini dinledikten sonra gönül huzuruyla camiden ayrıldık. Camiinin arka tarafında bulunan Ebud Darda Hz.lerinin kabrini ziyaret etti. Böylece akşam oldu ve namazımızı kıldıktan sonra Şam’ı hakim bir yerden gören Kasiun Dağının eteklerine çıktık ve orada çay içerek hem Şam’ı seyrettik hem de sohbet ettik.Şam’ı buradan yani Kasiun Dağı eteklerinden gece izlemek lazım. Müthiş bir göz ziyafeti, gönül huzuru. Hemen Hasan Gümüş Hocamız Hadis-i Şerifi hatırlattı bizlere; Zeyd ibni Sabit: Birgün Rasulullah  (S.A.V.)’in yanındaydık. Rasulullah (S.A.V.) “Şam’a ne mutlu” buyurdular. Ben bu mutluluk nereden geliyor Ya Rasulullah diye sordum. Buyurdular ki; Çünkü (Rahman’ın Melekleri) Şam’ın üzerine kanat geriyorlar.” Bu Hadis-i Şerifi dinlerken yatsı ezanı okunmaya başladı. Huşu içinde ezanı dinledik ve mutlu olduk. Otele geldik ve burada yani Şam’da son gecemizi de geçirdik.

 

 

Gezimizin 6. günü olan Cumartesi sabahı erkenden Muhyiddin-i Arabi’nin kabrinin de olduğu camiye gittik, sabah namazını kıldık ve Kadirilerin sabah evradına katıldık, kabir ziyaretimizi yaparak oradan mahzun bir şekilde ayrıldık ve Türkiye’ye dönüş yolculuğumuz başlamış oldu. Lazikiye yolu üzerinden Antakya/Hatay  Yayladağ kapısından Türkiye’ye öğleye doğru giriş yaptık. Yayladağ’da öğle namazını kıldık. Hatay’a girdiğimizde İkindi namazı gelmişti. Adını da taşıyan Habib-i Neccar’ın ve Hz. İsa (A.S.)’ın iki havarisinin de olduğu (Pavlos-Yuhanna) Habib-i Neccar Camiinde İkindi namazımızı kıldık. (Habib-i Neccar Yasin Suresinin 2. sahifesinde … koşarak biradam geldi … ifadesinde geçen kişi olduğu rivayet edeliyor.) Ziyaretlerimizi yaptık, dualarımızı okuduk ve yolumuza devam ettik. Akşam Saat: 20.00 sularında Aksaray’da bir otelde kalarak dinlendik ve (gezinin 7. günü) sabah namazı ve kahvaltının ardından Edirne’ye doğru yola çıktık.

Güzel bir tevafuk Ankara Kızılcahamam hudutları içerisinde bir mola verdik. Birden 39 numaralı bir otobüs plakası gördük. Hasan Gümüş Hocamız ve Müjdat bey isabetli bir tahminde bulunarak olsa olsa bunlar Lüleburgazlı Dr. Mehmet Görçin beydir demişler. Birde bakmışlar ki hakikaten onlar. Onlardan Konya, Ankara ziyaretlerini yaparak geri dönüyorlarmış. Onlar bize Türk çayı ikram etti biz de onlara Şam üzümü, muhabbetleştik ve ayrıldık. Aynı gün saat:16.00’da Edirne’ye sağ salim olarak döndük Elhamdulillah.

Bu arada özellikle vurgulamam lazım ki, yolculuğumuz esnasında bütün arkadaşlarımız, dostlarımız bir uyum içerisinde, ziyaretlerimizi memnun ve mesrur bir şekilde tamamladık. Hepsinden Allah Razı Olsun.

Yeni bir gezide ve hatıralarıyla buluşmak dileğiyle Allah’ın selamı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun bizi arayan gönül dostları…

Muharrem İNAN’ın kaleminden Suriye notları.

Fotoğraflar; Fatih EREL ve Muharrem İNAN

 

 

 

 

Edirne Mimar Sinan Vakfı

Takip Edin...

Haber & Duyuru

Sohbetler

Soru & Cevap

Sohbet Takvimi