EDİRNE MİMAR SİNAN VAKFI KURUCULARI ADINA
Medeniyetimizin kutup yıldızları vardır. Edebiyatta, sanatta, ilimde, tefekkürde, hukukta, siyasette kutup yıldızlarımız… Vakıf eserlerimizin inşasında kutup yıldızımız ise Mimar Sinan’ dır. Bundan dolayı vakfımızın adını Mimar Sinan koyduk. Mimar Sinan Edirne’ dedir. Mimar Sinan İstanbul’dadır. Mimar Sinan Anadolu’dadır. Mimar Sinan Afrika’dadır, Balkanlar’dadır. Mimar Sinan bizim coğrafyamızın her yerindedir.
Hasan GÜMÜŞ
“İstikbal İslam’indir”
Geçtiğimiz günlerde umre ziyaretinden dönen Vakfımız kurucu başkanı Hasan Gümüş, Balkan Kültür Merkezi’nde yaptığı aylık olağan konuşmasında “İstikbalde dünyada kurulacak olan yeni medeniyet yine İslam kökenli olacaktır. Bizlerin de bu konuda üzerimize düşeni yapmamız gerekiyor. Bizden önce üzerlerine düşeni yapanlar oldu. Ashab-ı kiram Bedir’de, Uhud’da, Hendek’te, Hayber’de yaptı. Ecdadımız İstanbul’un fethinde, Balkanların fethinde, Yemen’de ve Çanakkale’de yaptı.” dedi. 22 Mart 2012 Perşembe günü düzenlenen programı Edirne merkez ve ilçelerin yanı sıra Kırklareli, İstanbul ve Kocaeli gibi çevre illerden katılan yüzlerce kişi ilgi ile takip etti. Programın sonunda dinleyicilere hurma ve zemzem ikram edildi.
Ey Iman Edenler, Allah’a Yardım Edin.
Duygular taştı, sığmadı Peygamber özlemiyle yanan kalplere… Dualar, aminler ve gözyaşlarıyla süslendi de öyle arz edildi Divan-ı Ala’ya…
Hadis sohbetine, Peygamberimize, Hulefa-i Raşidin’e, feyz aldığımız Hocalarımıza, Van depreminde hayatlarını kaybeden kardeşlerimize, şehitlerimizin ruhuna fatihalar eşliğinde başlayan Hasan Gümüş, ilk olarak Kur’an-ı Kerim’de insanın yerine ve tarifine değinerek şunları söyledi:
Siyer-I Nebi Okumalari Tüm Hiziyla Devam Ediyor…
Rumeli Gençlik Grubu tarafından her Pazar 15:30 ‘da düzenlenen Siyer-i Nebi okumalarının üçüncüsü geniş katılımcı eşliğinde Balkan Kültür Merkezi Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi.
Konuşmacı Hasan GÜMÜŞ, katılımcılara hayatlarına yön verebilecek çok önemli anektod’lar ve günümüz meselelerine ışık tutan ayrıntıları aktardı.
Siyer Okumalari
Peygamber Efendimizin, tarihte ve günümüzde örnek olarak gösterilen şahsiyetlerin tümünden tartışmasız olarak üstün olduğunu vurgulayan Hasan Gümüş “Çünkü O’nun hayatı şeffaftır, hayatının her anı bellidir. Şeffaflık yüceliktir. Hayatta utanılacak hiçbir şeyi olmamaktır.” dedi. Rumeli Gençlik Grubu tarafından düzenlenen Siyer Okumaları programının ilki 09 Ekim 2010 Pazar günü Balkan Kültür Merkezi Konferans Salonunda gerçekleştirildi. Programda yükseköğrenim gençliğine hitap eden Hasan Gümüş Peygamber Efendimizin hayatının herkesçe incelenmesi ve öğrenilmesi gerektiğini kaydetti. Siyer Okumaları seri halde her hafta Pazar günü 17.00 de Balkan Kültür Merkezinde devam edecek.
Gençler Medeniyeti
İslam’la ilk şereflenen birçok büyük sahabenin genç olduğunu belirten Hasan Gümüş “Bizim medeniyetimiz bir gençlik hareketi olarak ortaya...
Kutlu Misafir Hoş Geldin.
Hicri 1429 yılının kutlu misafiri Ramazan-ı Şerif evlerimize hoş geldin. Ülkemize, dünyamıza hoş geldin. Safalar, rahmetler, mağfiretler, müjdeler, heyecanlar, coşkular getirdin.
Ramazan Devr-i Peygamberi (S.A.V)’den bugüne 1428 defadır şereflendiriyor Ümmet-i Muhammedi. İlahi bir misafir olarak geliyor. Misafir gittiği yere boş gitmez. Hediyelerle gider. Geldiği yerin en seçkin hediyelerini sunar hane sakinlerine. Ramazan, kendini bize gönderen Rabbimizin büyüklüğüne uygun hediyelerle geldi. Hediyeleri bize sunacak misafir hediyelerle gelir. Ama aynı zamanda hürmet ve saygı bekler, ilgi bekler. İnşallah değerli misafirimiz bizden de hürmet ve ilgi görecek ve bayramda geldiği huzura tekrar dönecek.
Övülmüş Komutani Ve Fethi Yâd Ederken
29 Mayıs 2008 İstanbul fethinin 555. yıldönümü. Peygamberler yalan söylemez, konuştukları doğrudur, yaptıkları doğrudur, geleceğe yönelik vaad ettikleri doğrudur. Peygamber Efendimizin İstanbul’un fethi müjdesi de doğruydu. Ancak gerçekleşmesi için 827 yıl beklendi. Övülmüş komutan olmayı kim arzu etmez. Bu övgüye mazhar olmak için 28 defa İstanbul fethine teşebbüs edildi.
Lütfa eren Çelebi Mehmet Han oğlu Sultan Murat Han oğlu Sultan Mehmet Han oldu. Fatih Sultan Mehmet, 27-28 Mart gecesi 1432’de Edirne’de doğdu. Annesi Hatice Alime hanımdır. Babası ve annesinin özel ilgisiyle çocukluğundan itibaren çok iyi yetiştirildi. Dini ve dünyevi bilgileri en yetkili şahsiyetlerden aldı.
Merhum Prof.Dr. M. Esad Coşan Hoca Efendi
Merhum Prof.Dr. M. ESAD COŞAN Hoca Efendi Vakfımızda Sohbet Ederken.
Zulümden Kaçınmak
“Zulümden sakınıp kaçınınız. Çünkü zulüm, kıyamet gününde zalime zifiri karanlık olacaktır. Cimrilikten de sakınınız. Çünkü cimrilik sizden önceki ümmetleri helak etmiş, onları birbirlerinin haksız yere kanlarını dökmeye, haramlarını helal saymaya sevketmiştir.”[Müslim, Birr 56]
Açıklamalar
Zulüm, bir şeyin gereğini değil de zıddını yapmak, hakkı yerli yerine koymamak diye tarif edilir. Zulüm, başkasının hakkı üzerinde haksız bir tasarrufta bulunmak, herhangi bir konuda haddi aşmaktır. Haksız yere başkasının malını almak, ırzına, namusuna sataşmak gibi uygunsuz davranışlar, zulüm diye adlandırılır.
Günümüzde Faiz
Riba (Faiz) arapça bir kelimedir. Lügatta esas manası ziyade ve artıştır. İslahta ise , fıkıh ölçülerine göre eşit olmayan veya eşitlikleri bilinmeyen veya bedellerden birisi veya her ikisi hazır olmayan ribevi şeylerin üzerine yapılan akittir.
Ribanın haram oluşu , hem Kuran-ı Kerim hem Ehadis-i şerif ile sabittir. Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor ; “ Allah alışverişi mübah, ribayı yasak kılmıştır.” Peygamber (SAV) de şöyle buyuruyor. “Allah riba yiyeni , yedireni , katibini ve şahidini lanetlemiştir.”
Binaenaleyh ribanın hürmeti (haram oluşu) hususunda hiç şüphe yoktur. Onu inkar etmek küfürdür. Fakat inkar etmeden riba alan veya veren kimse, müslüman olmakla beraber günahkar ve büyük bir vebalin altındadır.
Fatiha Suresi
1. Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla. 2. Hamd(in her türlüsü), alemlerin Rabbi olan Allah'adır. 3. (O) Rahman'dır (dünyada bütün yaratıklara bol...
Bir Hikaye
Allah’ın emrettiği şekilde davranıp iyi bir kul olarak yaşayanlar cennetle mükâfatlanacak, kötüler ise cehennemde yaptıklarının cezasını görecek. Bunun tabii sonucu olarak inananlar cenneti özler, cehennemden korkar; cenneti kazanmak için çabalar ve cehenneme düşmemeğe çalışır.
Bir de iyilik ve ibadetleri, cehennemden korktuğundan, ya sonunda cenneti kazanmayı umduğundan yapmak meselesi var. Bu bir düşünce tarzıdır. Olgun kişiler ve büyük mutasavvıflar ise bu konuda daha başka düşünürler. Meselâ büyük âlim Molla Câmî’ye göre, kemâle ermek için dört şeyi gönülden ve zihinden silip çıkarmak şarttır:
Devlet Idaresinde Manevi Güçlerin Rolü
Aşağıda bir hatırasını anlatacağımız Nizamül-mülk, Büyük Selçuklu İmparatorluğunun ünlü vezirlerinden ve müslüman Şark’ın yetiştirdiği en büyük devlet adamlarındandır.
1018-1092 yılları arasında yaşayan bu değerli insan, Horasan’ın eski kültür merkezlerinden Tûs şehrine bağlı, Nukan adlı bir kasabada dünyaya geldi. Asıl adı ”Hasan” olup, babası kasabanın dihkanı, yâni idarecisi idi. Varlıklı ve itibarlı bir aileye mensup olduğundan; iyi bir tahsil yapma imkânı buldu. O’nun tahsili bizim için hayli dikkat çekici ve mânidârdır: 11-12 yaşlarında Kur’an-ı Kerîm’i ezberleyip hıfzını tamamladı. Kısa zamanda fıkıh ilminde temayüz etti. Edebiyat ve hitabette ileri bir seviyeye ulaştı. Kardeşi Ebu’l-Kasım Abdullah da, o zamanların ünlü fakîhlerinden olmuştu.
Osmanlı Nasıl Gelişti
Geçenlerde, Târih-i Gülşen-i Maârif adlı iki ciltlik eski harfli tarih kitabını okuyordum. I. Cildinin 417. sayfasında Sultan Osman’ın, oğlu Orhan’a vasiyetleri kaydedilmiş. Bu vasiyetlerin, Diyanet Gazetesi okuyucularıyla ilgili olduğunu düşünerek Tarih köşesinde takdimini faydalı gördüm.
Önce eser hakkında kısa bir bilgi vereyim:
Gülşen-i Maârif, bir umumi tarih kitabıdır. Önce Hazret-i Adem’den başlayarak peygamberleri kısaca anlatır (Cümlesine halisane salât ve selâmlarımızı arzederiz). Sonra Hazret-i Muhammed SAS’ı genişçe anlatarak Emeviler, Abbasiler ve sair İslâm devletlerine geçer. I. Cilt 407. sayfadan itibaren de Osmanlı devletini anlatmaya başlar; 2. Ciltte Sultan Abdülhâmid I devri sonuna kadar getirir. Eseri Feraizcizade diye tanınan Seyyid Mehmed Saîd Efendi kaleme almış ve muhtelif kaynak kitaplardaki malûmatın lüzumsuz teferruatını süzerek, mukayeseli çalışmalar yaparak 10 yılda ikmal ve itmam eylemiştir. 1249 hicrî/1834 milâdî tarihinde bitirdiğini kendisi belirtiyor, ikinci cildin sonunda, Dersiam Ferâizî Mehmed Efendi’nin oğlu olduğunu, Bursa’da doğduğunu, hiç çocuğu bulunmadığını, Emir Sultan Cami-i şerifinde hatiplik vazifesi yaptığını beyan ederek, tahsil ve terbiyesini hangi hocalardan ikmal ettiğini açıklıyor. (Bk. s; 1685 vd.) Bursalı Tahir, Osmanlı Müellifleri adlı eserinde Müellif Mehmed Said Efendi’nin 1251 hicrî/1835 milâdî tarihinde vefat eylediğini ve Emir Sultan Camii hazinesine defnolunduğunu kaydeder. Allah rahmet eylesin…
Hz. Ebubekir’in Bir Şiiri
Meşhur Arap şairi Şerefüddin Muhammed b. Saîd el-Busirî, 608-696 hicrî yılları arasında (m.1213-1296) Kahire’nin kuzeyindeki Bilbîs şehrinde yaşamıştı. Hadîs ilminde de şöhret kazanmıştı. Aynı zamanda mahir bir hattat idi.
Yazdığı eserler içinde en meşhuru, asıl adı el-Kevâkibü’d-dürriyye fî Medh-i Hayri’l-Beriyye olan ve Hazret-i Peygamber’i (SAS) medh sadedinde kaleme alınmış bulunan kasidesidir. Mütehassısların ifadesine göre İslâm âleminde bunun kadar yayılmış, tanınmış ve sevilmiş bir başka şiir gösterilemez. Arapça, Farsça, Türkçe, Berberî diliyle üzerine doksandan fazla şerh yazılmış, Latince, Fransızca, Almanca, Farsça ve Türkçe’ye tercüme edilmiş, sayısız tahmisleri, teslis ve taştirleri yapılmıştır. Bu meşhur kaside asıl adından ziyade, Kasîde-i Bür’e veya Hazret-i Peygamber zamanında şair Ka’b b. Züheyr tarafından yazılan “Banet Suadu…” manzumesi gibi Kasîde-i Bürde diye tanınır.
EDİRNE MİMAR SİNAN VAKFI
"Mülkün Gerçek Sahibi Yaratıcısıdır"
Yaratıcı, mülkün yönetimini geçici sürelerle insanlara bırakmıştır. İnsanların kendilerine tahsis edilen mülkü kişisel mülk olmaktan çıkararak, yararını mahlükata bağışlamalarına vakıf denir. Vakfın mülkiyeti Cenab-ı Allah’a, yararı mahlûkata aittir. Vakıf diğergamlıktır. Vakıf merhamettir. Vakıf şefkattir. Vakıf paylaşmadır. Vakıf hizmettir. Şu bir gerçektir ki; merhamet edene merhamet edilir, derde merhem olanın derdine merhem olunur, şefkat edene şefkat edilir, hizmet edene hizmet edilir.
Edirne Mimar Sinan Vakfı
Takip Edin...
Haber & Duyuru
Sohbetler
Soru & Cevap
Sohbet Takvimi
EDİRNE MİMAR SİNAN VAKFI
BİZE YAZIN
ADRES
+90 ( 284 ) 213 06 03
bilgi@mimarsinanvakfi.org