ABD’de 2007 yılında başlayan, günümüzde tam anlamıyla panik haline dönüşerek tüm dünyayı etkisi altına alan finansal bir kriz yaşanmaktadır. Yaşanmakta olan ekonomik kriz, etkisi ve boyutları dikkate alındığı zaman bugüne kadar yaşanan en ağır ekonomik krizdir.
Peki bu krizin temelinde ne yatıyor? Genel olarak krizin nedeni olarak Mortgage(ipotekli konut kredisi) sistemindeki aksaklığa bağlı olarak konut kredilerinde yaşanan olumsuzlar günah keçisi olarak gösterilse de sorun aslında daha derinlerdedir. Emlak ve finans piyasalarında yaşananlar aslında ABD’nin bozuk makro ekonomik dengelerinden kaynaklanmaktadır.
ABD ekonomisinde uzun süredir devam eden, başını ikiz açık olarak nitelenen dev bütçe ve dış ticaret açıklarının çektiği yapısal sorunlar mevcuttur. Bu yapısal sorunlara rağmen düşük faiz, yüksek tüketim, aşırı borçlanma sarmalı bir çok sektörde yapay balonlar yarattı. Şimdi bu balonlar sönmektedir. Şaşırtıcı olan ekonomik krizin çıkması değil krizin bu kadar geç çıkmasıdır. Zira ABD ekonomisi sürdürülemez finansal dengeler üzerinde yürüyordu. 2008 yılında Nobel Ekonomi Ödülü alan Paul Krugman 2005 yılında New York Times’te yayınlanan yazısında şöyle diyordu: “Amerikalılar bedeli Çinlilerden ödünç alınan paralarla ödenen evlerde oturuyorlar bu asla sürdürülebilir bir durum değil.”
Mesela ABD emlak piyasasında oluşan balona bakarsak; Normalde borç almaması gerekenlerin rahatça konut kredisi alarak borçlandığı, faizlerin aşırı düşük olmasının bu tür riskli borçlanmaları kolaylaştırdığı bir ortam söz konusudur. ABD’de faizlerin bu kadar düşük olmasını sağlayan en önemli unsur ise Çin’dir. Peki bu döngü nasıl işliyor? ABD devasa bütçe ve dış ticaret açığı veren bir ülke. Çin ise ABD’ye yaptığı ihracat sayesinde devasa dış ticaret fazlasına sahip. Ayrıca Çin ekonomisi rekor düzeyde yabancı sermaye çekiyor. Çin gerek dış ticaret fazlası, gerekse çektiği yabancı sermaye ile rezervlerini sürekli arttırdı. Bu rezervleri ile ABD hazine tahvilleri satın aldı. Yani Çin’in devasa döviz rezervleri tekrar ABD ekonomisine döndü. ABD’nin dev ikiz açıkları Çin tarafından finanse edildi.
ABD ekonomisi 1990’lı yıllarda tarihindeki en hızlı büyüme dönemlerinden birisini yaşadı. Özellikle bilişim teknolojilerindeki ilerleme, artan verimlilik, bilişim şirketlerinin hisse senetlerinin işlem gördüğü NASDAQ İndeksini tavan yaptırdı. 2000 yılında ise bu indeks hızla düşmeye başladı. ABD durgunluğu gidermek için vergi indirimlerine başvurdu. Önce vergi indirimleri ardından Üç trilyon dolarlık savaş olarak adlandırılan Afganistan ve Irak savaşlarının getirdiği harcama artışları ABD’yi dev bütçe açıklarıyla karşı karşıya getirdi. Ancak Çin ve diğer Doğu Asya ülkelerinin ABD hazinesinin borçlanma kağıtlarına yaptığı yatırımlar uzun süre ABD’nin bu açıkları sorunsuz finanse etmesini ve faiz oranlarının düşük tutulmasını mümkün kıldı. Faiz oranlarının düşük olması sayesinde konut talebi dolayısıyla konut fiyatları sürekli yükseldi. Düşük faizin cazibesi ile hem bankalar hem tüketiciler gözü kara davrandılar, risk aldılar, emlak fiyatları şişti… şişti… Sonunda patladı. Yüksek fiyatlı ev alarak borçlanan düşük gelirli kesim aldıkları ev kredilerini ödeyemez hale geldi. Sonuç olarak konut kredisi sisteminde başlayan kriz tüm finans sektörünü etkilemeye başladı. ABD finans piyasalarında başlayan kriz, krizin neden olduğu panik, krizin küresel boyut kazanmasına neden oldu.
Türkiye bu krizden henüz kriz boyutunda etkilenmedi. Ama kriz boyutunda olmasa da etkilenecek. Doğru yaklaşımlarla bu etkiyi yumuşatabiliriz. Tüm dünyada küresel ekonomik durgunluk algısı güçleniyor ABD’de ortaya çıkan mali kriz tahminleri aşarak büyüdü. Bu kriz bize bulaşmaz deme şansımız yok. ABD ekonomisi ve genel olarak dünya ekonomileri hızla büyür, işleri yolunda giderken bunun nimetlerinden yararlanan Türkiye ekonomisinin, işler tersine dönüp, küresel ekonomik kriz yaşanır, dünya ekonomileri küçülürken bu olumsuz koşullardan etkilenmemesi düşünülemez.
Türkiye ekonomisi engin kriz tecrübesine göre yeniden yapılandırıldığı için sahip olduğu otomatik istikrar sağlayıcılar sayesinde dünyanın kasıp kavrulduğu dönemi sükunet içinde geçirmektedir. Merkez bankasının 80 Milyar dolara yaklaşan döviz rezervi, ilk 8 ayda ortaya konulan olağanüstü bütçe performansı, özelleştirme, kamu ekonomisinin küçültülmesi, ihracatın ülke dağılımının çeşitlendirilmesi böylece pazar bağımlılığının azaltılması, bankacılık sisteminin sıkı denetimi ve bankaların sermaye yapılarının güçlendirilmiş olması, hazinenin çok başarılı borç yönetimi Türkiye’yi krizin yıkıcı, yakıcı, yok edici etkilerinden korumuştur.
Her an allak bullak olmaya hazır uluslararası finans piyasaları döviz kurları, enflasyon görünümü, büyüme, istihdam, ihracat kısaca ekonomik istikrar için ciddi bir tehdittir. Hükümet ve ekonomi yönetimi bu süreci bugüne kadar pro-aktif bir şekilde son derece başarılı yönetmiştir. Ülkemizde Siyasi ikballerini ekonomik kriz beklentisine endeksleyenlerin bu krizden nemalanamayacakları aşağı yukarı anlaşılmıştır.
Öğr.Gör.Dr. Alaattin SAKİNOĞLU
Yazarın diğer yazıları:
SUDAKİ MUCİZE
SU YOK GELECEK YOK
Neden Bazı Milletler Zengin, Bazıları Yoksul
Türkiye Gündemine Dair…