Uzun yıllardan sonra ilk defa bu eğitim öğretim döneminde bir lisede derse girdim. Yazılı zamanı geldiğinde müfredatta olmamasına rağmen üst sınıflara kelime-i şahadeti ve gusül abdestini soracağımı söyledim. Yazılı kâğıtlarını okuduğumda gördüm ki; on yedi, on sekiz yaşındaki sınıfın yarısı kelime-i şahadeti ve gusül abdestinin alınışını yazamamış.
Geçen günlerde Rahmetli Ali Ulvi Kurucu’nun hatıralarını okurken kendisiyle ilgili şöyle bir hatıradan bahsediyor. Konya’da ilkokula giderken dedesi Veyis Efendi okulunun önünden geçmiş de çocukların okul bahçesinde kızlı erkekli oynaştıklarını görmüş.
Eve gelince torununu çağırmış ve okuldan, okuldaki eğitimden falan sorular sormuş. Neticede bir köyde imamlık yapan oğlu İbrahim Efendi’ye” Kuran’sız eğitim olur mu” mahiyetinde mektup yazmış. Neticesinde Küçük Ali babasının nezaretinde gizlice hafız olmuş.
Evet, bu Kuranla yoğrulmuş topraklarda, sünnetle süslenmiş sinelerde uzun yıllar kurandan, imandan, ahlaktan uzak bir dönem geçti. Hatıratta Ali Ulvi Kurucu Kur’an aşkıyla yanan baba, dede ve amcasının; gaflet kaplamış olan Kur’an düşmanları o saatte uyurlar diye sabah namazından önce Kur’an eğitimi verdiklerini söylüyor. Memleketin her yerinde hiç şüphesiz bu konuyla ilgili acı hatıralar mevcuttur.
Bu memleket toprakları birçok kereler sıkıntılar yaşadı. Manevi iklimine çok tahribatlar da yapıldı. Ama sanırım insanımızın genleriyle hiç bu kadar oynanmamıştı. Savaşların, depremlerin enkazını kaldırmak mümkündür. İflas eden ekonomiler de bertaraf edilebilir. Ama gönül ikliminde, toplumun kişiliğinde, ailenin kutsallığında tahribat yapılmışsa, o toplumun sağduyu melekesi kaybolur… Bu günkü acı tablolar ortaya çıkar.
Efendimiz “içinde Kur’an dan bir şey bulunmayan kimse harap olmuş bir ev gibidir” buyuruyor. Harabelerin misafirleri haşarat olsa gerektir.
Şemseddin Sivasi Hazretleri de ne güzel ifade etmiş:
“Sür çıkar ağyarı dilden, tâ tecelli ede hak
Padişah konmaz saraya, hâne mamur olmadan”
Elhamdülillah viran haneleri şenlendiren, ölü toprağı yeşerten, kur’an hizmetçileri “Ruhum bedenimde oldukça Kur’an’ın kölesiyim” diyen Mevlana’nın yolunda bugün de davam ediyorlar. Ve yine Kur’an okuttuğundan dolayı tutuklanıp karakolda ifadesinin alınmasını beklerken komisere “oğlum sen Kur’an okumasını biliyor musun deyip bilmediğini öğrenince de o halde gel fırsatı değerlendirelim sana fatihayı öğreteyim de benden yadigâr kalsın” diyen Veyis Zade Mustafa Efendi’nin yolunu takip eden kuran sevdalıları var.
Camilerde ve yaz okullarında yeni nesiller kuransız, şahadetsiz, abdestsiz kalmasınlar diye yaz sıcaklarına rağmen tatillerini bu kutlu hizmete vakfetmiş nice Hak âşıkları, açmamış gonca gülleri bekliyorlar. Nurlu kuranlar temiz ağızlardan semaya yükselirken, minik yüzler secde iziyle parlayacak. Gönüllere kuran sevdası düşecek, diller duaları tekrar edecek.
Çocuklarının dünyalarını kurtarmaları için dersanelere ve hatta özel okullara binlerce lira harcayan velilere şimdi büyük görev düşüyor. Şimdi Kur’an zamanı. Şimdi ahlak zamanı. Şimdi veli çocuk el ele haydi kurana, haydi geleceğe… Vel akıbetü lil muttakiyn.
Yazarın diğer yazıları:
SEFER DER VATAN!
GÖK KUBBEMİZ!
TA ARŞA ÇIKAR HER GECE ÂŞIKLARIN ÂHI!
GÜL MEVSİMİ!
Sebahattin BİLGİÇ
sebahattinbilgic@gmail.com