Server-i alem Muhammed Mustafa’nın aşkına
Fakr ile fahr eyleyüb hırka giyen Bektâşîdir
Şehidî
Geçen akşam haberlerde Alevilerden bir grubun Ankara’ da eylem yaptıklarını gördüm. Ellerinde dövizler ve pankartlar, dillerinde sloganlar vardı. Yüksek sesle okullardan zorunlu din dersinin kaldırılmasını istiyorlardı.
Aleviler uzun zamandır bunu dillendiriyorlar, hatta dillendirmekle kalmayıp mahkemelere de taşıyorlar. Alevilerin hepsi mi böyle istiyor bilmiyorum ama çocuklarının okullarda İslam’ın ve imanın şartlarını, abdesti, namazı, guslü öğrenmelerini istemiyorlar. Merak ediyorum, Alevi – Bektaşi öğretisinde bunlar yok mudur?
Aleviler bu eğitimi kendileri vereceklerse mesele yok tabiî ki. Ama herkes tarafından kabul gören klasik İslam prensiplerini bile kabul etmeyip ret ediyorlarsa onu da bilmemiz lazım.
Gerçekte Alevilik İslam dışı bir şey midir? Yoksa İslam dışılığa zorlayanlar mı var? Avrupa’da yaşayan Ali’siz Aleviler kendilerinin İslam’dan sayılmamaları gerektiğini, Avrupalı makamlara söylemeye başladılar. Onlar Aleviliği sadece semah dönülen cem evlerine hapsetmeye çalışıyorlar. Bu durum kendi içlerinde de takip ettiğim kadarıyla tartışma oluşturuyor.
Aynı Sünnilerde olduğu gibi Alevilerde de din karşıtı azımsanmayacak bir grup var. Bu gruplar derneklere, cemiyetlere de sahip. İcraatlarını örgütlü bir şekilde yapıyorlar. Onlar Ali’siz bir Alevilik peşindeler. Kuransız, Muhammet(S.A.V)’siz, ibadetsiz, Ali(R.A)’ sız bir Alevilik olabilir mi?
Çocukların en az ibadetlerini yapabileceği kadar dini bilgileri bilmelerinden, ibadet alışkanlığını kazanmalarından ve iyi bir terbiye ile terbiyelenmelerinden anne-babalar sorumludur. Bu Müslüman’ım diyen herkes için geçerlidir.
Dergahlarda öğrenilen öğretiler, şeriatın emirlerinden sonra gelir. Nakşilerin Hatme-i Haceganı, Kadirilerin ve Şazelilerin devranı, Mevlevilerin sema’ı, Bektaşi -Alevilerin semah’ı ve bunlarla beraber diğer neşveler hep farz olan ibadetleri takip eder. İbadetsiz bir din folklorik olmaktan öteye geçmese gerek.
İmam Hatip Lisesi birinci sınıf öğrencisi iken, okul müdürüm tarafından imamı olmayan bir köye kurban bayramı namazı kıldırmaya gönderilmiştim. Dürret-ül Vaizin kitabından namaz öncesi kurban bahsini, orada geçen Hz. İbrahim’in oğlu İsmail’i kurban etme kıssasını okumuştum. Sonradan muhtardan köyün bir kısmının Alevi olduğunu öğrendim. Muhtar bana hemen önümde oturan ve gözyaşları içinde kıssayı dinleyen üç-dört cemaatin Alevi olduğunu söyledi. Sonraki yıllarda Alevilerden bir çok arkadaşım oldu. İbadet edemeseler de benim tanıdıklarımın çoğu ibadete, Kuran’a karşı değildi. Zaten Müslüman’ım diyen nasıl karşı olabilir ki?
Pir Sultan Abdal ne güzel söylemiş;
Rehberim Muhammed buldum yolumu
Mürşidim Ali’dir bildim Şahımı
Muhammed’i (S.a.v) rehber edinmek, O’nun getirdiğini kabul edip, sünnetine uymak değil midir? Ali’yi (R.a) mürşid bilmek, teslim olup O’nun yaptığı gibi yapmak değil midir?
Kaygusuz Abdal’da Ali’nin yolundan giden Alevi-Bektaşileri şöyle şiire dökmüş.
Evliyadan gelen kelam
Okunan kuran değil mi
Gerçek veli’nin sözleri
Sure’yi rahman değil mi
Hak haberin dinleyene
Candan kabul eyleyene
Hakkı bilip anlayana
Sözümüz bundan değil mi
Gerçek elini tutmayan
Ona gönül perketmeyen
Hakki batıldan seçmeyen
Cahili neden değil mi
Ey Kaygusuz halin nola
Gitmez isen doğur yola
Hak kerem kılsa bir kula
Hakikat uyan değil mi
Bugün bestelenmiş ve büyük bir zevkle dinlediğimiz bir eser var. Alevi-Bektaşi geleneğinin en büyük ozanlarından Nesimi’nin “güldür gül” şiiri. Ben Sünni’si ile, Alevi-Bektaşi’siyle herkesin bu ve benzeri şiirleri anlayabilmesini ve haz alabilmesini arzu ediyorum. Şiirdeki lezzete, manadaki derinliğe bir bakın hele…
GÜLDÜR GÜL
Ben bugün pirime vardım
Pirin cemali güldür gül
Oturmuş tahtı mekana
Tahtı revanı güldür gül
Gülden terazi tutarlar
Gülü gül ile tartarlar
Gül alır gül satarlar
Çarşı pazarı güldür gül
Gülden değirmeni döner
Onun ile gül döverler
Akar arkı döner çarkı
Bendi pınarı güldür gül
Ak gül ile kırmızı gül
Çift yetişmiş bir bahçede
Bakışları hare karşı
Har-ı ezharı güldür gül
Gel ha gel Seyyid Nesimi
Hak nefesi güldür gülün
Şu öten garip bülbülün
Derdi figanı güldür gül
Sebahattin BİLGİÇ