İnsana sadakat yakışır görse de ikrah
Yardımcısıdır doğruların Hazret-i Allah (Ziya Paşa)
Doğruluk ve sadakat toplumumuzda çok önem taşımaktadır Sıdk (doğruluk), sosyal ilişkilerde güvenilirlik çok önemlidir. Güven sağlayamayan insanlar itibarını kaybederler, sözlerine güvenilmez, tavır ve davranışları inandırıcı olmazlar.
Doğruluk Peygamber’lerin ahlâkıdır; Diğer peygamberler gibi Hz. Peygamber (s.a.s.)’in en önemli vasıflarından biri doğruluk üzere olmasıydı. Kabenin onarımında hacerul evsedin yerine getirilmesi konusunda Mekkeliler arasında anlaşmazlık çıkınca, Hz. Peygamber çıkıp geldi hepsi kabul ettiler ve o Muhammedül Emin (güvenilir Muhammed) demişlerdi.
O, “emrolunduğun gibi dosdoğru ol” ayeti indikten sonra “Hûd suresi beni kocattı” buyurmuş ve böylece dinimizde doğruluğun ne denli önemi haiz olduğunu göstermiştir.
“Sadıklar” dikkate alınınca- öncelikle “Hz. Peygamber ve ashabı” anlamına gelmektedir. Muhammed Aleyhisselâm ve ashabının yolunu izlemeye gayret eden has Müslümanlarla beraber olmak, kulun Allah saygısını arttıracak ve dolayısıyla ona dünya-âhiret mutluluğunu kazandıracaktır. Mekke’de “Adalet Cem’iyyeti” (Erdemliler cemiyeti) Mekke’de te’sîs olan bu cem’iyyetle artık, zulüm ve haksızlıklar önlendi Peygamberlikten sonra, bir gün buyurdular ki; O günkü sözleşmede bulunmuştum, ben dahi Öyle bir cem’iyyette bulunup hizmet etmek Bana, yüklü servetten sevimlidir daha pek. Öyle bir sözleşmeye çağrılsam şimdi şayet, elbette seve seve icabet eder idim.
Hz. Peygamber de peygamber olmadan önce bile Araplar arasında “emin (güvenilir, doğru) kişi” olarak bilinirdi. “Doğrularla beraber olmak”, netice itibarîyle “doğruya destek vermek” demektir. “Ey inananlar! Allah’a karşı saygılı olun ve özü-sözü doğru olanlarla beraber bulunun.”. Müslümanları, imanlarında, verdikleri sözlerinde ve dinlerinde, gerek niyet, gerek söz, gerekse davranış bakımından dürüst kimselerle birlikte olmaya çağırmaktadır.
“Doğru sözlü, doğru özlü erkek ve kadınlara Allah, bağışlanma ve büyük ecir hazırlamıştır.” (Ahzâb suresi 33/35) Abdullah İbni Mes’ud radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Nebi sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Şüphesiz ki sözde ve iş de doğruluk hayra ve üstün iyiliğe yöneltir. İyilik de cennete iletir. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında sıddîk (doğrucu) diye kaydedilir. Yalancılık, yoldan çıkmaya (fücur) sürükler. Fücur da cehenneme götürür. Kişi yalancılığı meslek edinince Allah katında çok yalancı (kezzâb) diye yazılır.” (Buhâri, Edeb 69; Müslim, Birr 103–105. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 80; Tirmizi, Birr 46; İbni Mâce, Mukaddime 7; Duâ 5)
Cennet ümidi, cehennem korkusu ile yaşayan müminlere çok önemli mesajlar vermektedir.
Bu hadis-i Şerifte dört önemli deyimle iki grup halinde birbirinin zıddı olarak zikredilerek sıdk-kizb, birr-fucur birbirlerinin zıddı olarak anlatılır.
Yalan ve yalancılık her türlü kötülüğün başı olan fücura sebep olacaktır. Fücur ise cehenneme götürür. Yalancılığı âdet edinenler Allah katında kezzâb diye tescil edilecektir. Bu önemli bir tespit ve büyük bir uyarıdır. Bu demektir ki, sahteciliğin İslâm’da yeri yoktur.
Peygamber Efendimiz (sav)’in şu müjdeli hadisiyle: “Bana altı konuda söz veriniz, ben de size cennete girmenize kefil olayım: Konuştuğunuzda doğru söyleyiniz. Söz verdiğinizde yerine getiriniz. Size emanet olunduğunda, muhafaza ediniz, (güven duyulduğunda güvene lâyık olunuz). İffetli ve namuslu olunuz, zina etmeyiniz. Bakmaya, görmeye hakkınız olmayan şeylere gözlerinizi kapatınız. Elinizi (haramdan uzak) tutunuz, (haram yemeyiniz, yedirtmeyiniz, kimseye zarar vermeyiniz” buyururlar.
Ebû Muhammed Hasan İbni Ali İbni Ebû Tâlib radıyallahu anhümâ şöyle dedi: Ben Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den: “Şüpheliyi bırak, şüphe vermeyene bak. Zira gönül, (sözde ve iş de) doğrudan huzur, yalandan kuşku duyar” buyurduğunu belledim. (Tirmizî, Kıyamet 60)
Ebû Süfyân Sahr İbni Harb radıyallahu anh, Bizans Kralı Herakliyus ile aralarında geçen uzun konuşmayı naklederken şöyle der Herakliyus: – O (peygamber olduğunu söyleyen) adam size neleri emrediyor? Diye sordu. Ben de: – Sadece Allah’a kulluk ediniz, O’na hiç bir şeyi ortak koşmayınız. Atalarınızın iman ettiklerini söyledikleri şeyleri terk ediniz, diyor ve bize namaz kılmayı, sözde ve iş de doğruluğu, iffetli yaşamayı ve akraba ile ilgilenmeyi emrediyor, dedim. (Buhârî, Bed’u’l-vahy 6, Salât 1, Sadakat 28; Müslim, Cihâd 74)
Hz. Ali (R.A): Haksızlık karşısında rıza gösterip boyun eğenler muhakkak ki haklarıyla beraber şeref ve onurlarını da kaybederler. Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır denilmiştir. Yalan söylemek haramdır. Yalan söylemek ancak üç yerde caizdir. Harpte, iki Müslüman barıştırmak ve hanımı ile iyi geçinmek için.
Kaynaklar:
-Riyazussalihin tercümesi ve şerhi.
-İslam Tarihi,Kuran-ı Kerim Meal ve Tefsirler.
Ferhat YAZ
Emekli Öğretmen