Şükrü Çeşme (*)
Önümüzdeki günler Kurban Bayramı günleri ve hac günleri. Aynı zamanda da bu hafta İnsan Hakları Haftası. Çok satan bir gazetede yıllar önce yayınlanan bir haberin gülünç başlığı şöyleydi: “Kurban Bayramı ile hac dönemi bu yıl da aynı günlere denk geldi!” Ancak İnsan Hakları Haftası miladi, Kurban Bayramı ve hac günleri ise hicri takvime göre olduğu için, hepsinin aynı zamana rastlaması gerçekten de bu yıla has bir durum oldu.
Artık bir nevi moda haline gelen insan hakları meselesini dilinden düşürmeyen bir kısım medya, Kurban Bayramı arefelerinde başka bir moda icat etti. Gündemi ve zihinleri sulandırmak ve bulandırmak gayesi güdercesine, insan haklarını ikinci dereceye indirerek, kurban vesilesiyle hayvan hakları havarisi kesiliveriyor. Konumuz insan hakları olduğu için geçelim.
“Meselenin insani boyutu, insancıl yönden, insan hakları açısından … vs” Evet, herkes her konuda konuşurken bu ve benzeri ifadelerle söze girer oldu. Bunu olumlu bir gelişme ve gelinmiş bir aşama olarak görmek mümkündür. Ancak bu noktada insan ve hak kavramlarına bakış açıları ve yaklaşım tarzları çeşitlilik gösterdiğinden “Hangi insan? Hangi hak?” veya “İnsan nedir? Hak nedir?” soruları önem kazanıyor.
“İnsan hakları” bir tamlamadır. Her terkipte, her bileşimde olduğu gibi dilbilgisi yönünden bir bileşim olan tamlamaları da, dolayısıyla insan hakları kavramını da tam olarak algılayabilmek için, tamlayan ve tamlananını yani bileşenlerini yani unsurlarını iyi kavramak gerekiyor.
İnsanlık var olduğundan beri bu kavrayışın gayreti içinde olagelmiştir. Bizim kültürümüzde insan denilince eşref-i mahlukat oluşu akla geliverir. İnsan yaratılmışların, yaratılmış varlıkların en şereflisidir. Bu tarif insanı layık olduğu yere koyan en özlü tariflerden biridir.
Hak ise kabaca tanımıyla hukuken korunan menfaattir. İnsanın olduğu yerde menfaat de vardır. Çünkü her insan bir nefis sahibidir. Nitekim nüfus da nefisler topluluğu demektir. Nefis kendi menfaatini kendi yararını düşünür, gözetir. Ancak dikkat edilirse her menfaat hak değildir. Bir menfaatin hak olarak nitelendirilebilmesi için hukuken korunması gerekir.
Burada da hukukun ne olduğu önem kazanıyor. Hukuk da özlü bir tarifle, adalete yönelmiş toplumsal bir yaşama düzenidir. Bu defa da adalet, toplumsallık ve düzen gibi kavramlar karşımıza çıkıyor. Neticede adil veya değil, toplumsal yani insanların bir arada yaşadığı bir ortamda bir düzen yoksa veya var da bu sistem adaleti gaye edinmeyen bir düzense, bu düzen tarafından himayeye mazhar olsa bile hak vasfını taşıyan menfaatten söz edilemez. Sadece menfaat vardır. Hak olmayan menfaatlerin olduğu yerde de çatışma vardır ki bu da kargaşa ve anarşidir.
“İnsan hakları”nı “insanların hakları” şeklinde okumak mümkün gibi görünse de bu iki okuyuş arasında fark vardır. Çeşitli insanların değişik hakları olabilir. Bir menfaat bir grup insan için hukuk tarafından korunduğu halde, başka bir grup insan için korunmaz ve hak olarak görülmez. İşte insan hakları derken tek tek tüm insanların insan oldukları için doğuştan beri sahip oldukları düşünülen haklar kastedilmektedir. İnsan yaratılmışların en şereflisi ve en üstünü olduğu içindir ki insan hakları da hakların en üstünü ve korunmaya en layık olanıdır.
İnsan hakları, sorun kavramıyla çokça yan yana kullanılmaktadır. İnsan haklarının sorun haline gelmesi, bu hakların yine insanlar tarafından ihlal edilmesi sebebiyledir. Bugün dünyanın değişik bölgelerinde, ülkeler içinde devletler tarafından kendi halklarına karşı, veya bir devlet tarafından diğer bir ülkenin insanlarına karşı işlenen insan hakları ihlallerinin ve ortaya çıkan küresel anarşinin sebebi budur. Adaleti gaye edinmeyen, sadece kendi menfaatlerini düşünüp gözetenler başkalarının hukukuna tecavüz etmekte bir beis görmemektedirler.
Neticede insan her şeyin merkezinde, yaratılmışların en şereflisi ve alemin özü olduğu için Şeyh Galib’in dediği gibi zatına hoşça bakmalıdır. Her insan da başlı başına bir zattır. İnsan kendi zatına hoşça baktığı gibi diğer insanlara ve hatta tüm yaratılmışlara hoşça baksa, hoş görse ve onları hoş tutsa insan hakları ihlali sorunları da kendiliğinden ortadan kalkmış olacaktır.
(*) Avukat, Edirne Mimar Sinan Vakfı Yönetim Kurulu üyesi, İl İnsan Hakları Kurulu üyesi.