İhrama girmek, kendini dünyalıktan soyutlamak anlamına geliyor. Bembeyaz ihramların içinde diğer insanlarla beraber aynı seviyede oluyorsun.
İhrama girmek mezara giderken yanına alacağın şeylerin provası anlamına da geliyor. Sırtımızda taşıdıklarımızın gönlümüzü kelepçelemesi ne kadar boş bir şeymiş meğer.
“Ölmeden önce ölünüz” hadisi şerifi ihramda kendini gösteriyor. Güzelce boy abdestini alıp da ihrama büründüğünde işte hazırım diyorsun kendince. İç aleminle başbaşasın artık. Geçmişin bir şerit gibi gözlerinin önünden hızlıca akıveriyor…
Lebbeyk Allahümme lebbeyk… Ne büyük bir söz. ne büyük bir teslimiyet, ne büyük bir nimet. İbrahim (A.S) Kabe’nin inşasını bitirince Allah-u Teala’nın emri gereğince, Ebu Kubeys Dağından insanları Beytullah’a hacca davet etti. Bu daveti yaşayanlar, ana karnında olanlar ve ruhlar alemindeki her kez işitti ve “lebbeyk” dedi. Elhamdülillah, bu davete asırlardan buyana icabet edenlerin kervanında olabilmek, asırlardır dağlarda, ovalarda, sahralarda çınlayan telbiyeye ses vermek, davete boyun eğmek ne büyük bir nimet ne büyük bir haz.
Peygamber Efendimiz Medine’den umre için yolculuğa çıktığında Zül Huleyfe’den ihrama girmişti. O’nun sünnetine uymanın mutluluğu ile ihrama girip, aşk ve şevkle telbiye söyleye söyleye ve arada teşrik tekbirleri, kelime-i tevhid ve tesbihatlarla yol almak insana hem neşe hem de haz veriyor.
Yol boyunca Efendimizin zorlu hicret yolculuğunu hatırımdan çıkaramadım. Son model otobüsümüzün içinde rahat ve serin yolculuk yaparken, güzel asfaltlanmış otobanın zaman zaman hicret yolu ile kesiştiğini düşünüyorum. Dışarıyı seyrettikçe vadileri ve kayalardan oluşan dağların eteklerini kaplayan keskin taş parçalarının, kutlu hicret yolcularına ne çileler çektirdiği, hele Hz. Ali Efendimizin hicret yolculuğunda patlamış mübarek ayaklarını hatırladıkça içim acıyor. Bırakın dini yaşayabilmek için evden, barktan, memleketten ve evlad-ı iyalden geçmeyi bu hicret yolculuğuna katlanabilmek bile o günün şartlarında çok büyük bir mesele.
Mekke’ye yaklaştıkça telbiye ve tekbirlerimizin şevki de tesiri de artıyor. Terennüm edilen ilahinin hasret kokan sözleri gönülleri kabartıyor. Bu sevgiye, bu hasrete, bu yakarışa, bu yanmaya başka bir yerde rastlamak mümkün olmasa gerek.
Eşim dostum yüklesinler yükümü
Komşularım helal etsin hakkını
Görmez oldum ırak ile yakını
Canım Kâbe’m varsam sana
Yüzüm gözüm sürsem sana
Akşam ezanlarıyla beraber Mekke’ye giriyoruz. Gözüm hep Beytullah’ın ışıktan şavkını arıyor. Maalesef Mescid-i Haramın etrafına insafsızca örülen yüksek oteller, dış bahçeye ulaşmadan Mescid-i Haram’ı göstermiyor. Ta Mekke’ye girişten itibaren şehrin içinden devasa yükselen bir saat kulesi dikkatimi çekiyor. Yakın zamanda gelen umrecilerden o saat kulesinin Zemzem Towers’e ait olduğunu ve onun üzerinde yükseldiğini öğreniyorum. Hani Osmanlı yadigarı Ecyad Kalesinin yerine yapılan Zemzem Towers’ın. Yapı sanki Beytullah’ın ihtişamıyla yarışılmış hissi veriyor. İnsan doğrusu otellerdeki yüksekliği ve ihtişamı gördükçe, Osmanlı Ecdadımızın buralara yadigar bıraktığı yapılardaki tevazu ve inceliği düşünmeden edemiyor.
Geçenlerde okumuştum. Müşrikler Kabe’nin etrafına ev yaparken evlerini Kabe’den yüksek yapmazlar, mimari olarak da kare değil oval yaparlarmış. Müşriklerin bile Beytullah’a gösterdikleri saygıyı Suudilerden beklemek hakkımız olsa gerek. Gerçi kim Beytullah’ın etrafına ne kadar yüksek ve ihtişamlı otel veya saray veya ticaret hane yaparsa yapsın Kabe’nin ihtişam ve çekiciliğine bir etkide bulunması mümkün değil. Kabe’nin çekim gücü bambaşka bir şey. En lüks otellerde kalanlarda her fırsatta Kabe’ye koşuyor.
Bir arkadaş bu kadar yakına devasa otellerin ve ticaret hanelerin yapılmasını arz-talep olarak değerlendirdi. İnsanlar yakınlık ve lüks istiyorlar dedi. Doğrudur. İnsanoğlunun isteklerinin sonu gelmez elbet. Doğru olan bu yapılaşma mı ona bakmak lazım. Şahsen bizim fikrimiz otellerin dışarıya çıkarılıp Beytullah’ın çevresinin tamamıyla boşaltılıp yaya alana, çiçeklerle bezenmiş bahçelere… ve ibadet alanına dönüştürülmesi. Böylece hacı olabilmek için gözü yaşlı yıllarca sıra bekleyen insana hacı olabilme imkanı doğacaktır.