Ressam olmaya niyetlenen bir çocuk, yörenin en usta ressamlarından birinin yanında uzun yıllar çıraklık yapar ustalık belgesini almak üzeredir. Ustası çocuğa kendini deneme vaktinin geldiğini ve bir manzara resmi yapmasını, altına “bu resmin beğenmediğiniz yerlerini çizin” diye not düşmesini ve yaptığı eseri şehrin en işlek caddesine asmasını söyler.
Genç ressam kendisine söyleneni yapar ve yaptığı eseri şehrin en işlek caddesine asar. Akşamüstü yaptığı resmi kontrole gittiğinde resmin karalanmadık, çizilmedik yerinin kalmadığını görür ve ustasının yanına gelir.
Usta! Bu iş olmayacak galiba benden ressam olmaz der. Ustası güler ve: “Yeni bir manzara yap ve bu defa altına not olarak beğenmediğiniz yerleri düzeltin diye not düş bakalım” der. Genç ressam denileni yapar. Akşamüstü eserini kontrole gittiğinde resmin tertemiz olduğunu görür. Ustasına sevinçle geldiğinde, Ustası: “Oğlum hayat budur. Yıkmak, tenkit etmek kolay; düzeltmek ve başarmak zordur” der.
Yaratıcımız insana büyük yatırım yapmıştır. Dıştan bakılınca pelte gibi olan fakat işlevi çok çok fazla olan beyin ne büyük yatırımdır. Göz; kirpikleriyle, kapaklarıyla, kaşlarıyla muhteşem olan göz. Eller, ayaklar, iç organlar bütün bu organların maliyeti nedir?
Eski ifadeyle muhabbet yani sevgi; sevginin evi gönül, kalp, sevmek, başkaları tarafından sevilmek, peki sevginin maliyeti nedir? Ve gönüllere girmek, gönüller kazanmak, gönüller yapmak işte bu dünyanın belki de en muhteşem işi. Başarıların en üstünüdür. Bu muhteşem başarının yolu hem çok kolay hem de çok zordur aslında. Gönül kazanmanın en pratik yolu paylaşmadan geçer. Zamanı paylaşma, imkânları paylaşma ve sevgiyi paylaşma.
Sahaflar Şeyhi Merhum Muzaffer Ozak’a Amerika’ya gitmek isteyen bir dostu veda etmeye gelmiş. Merhum Muzaffer Ozak ne iyi ettin de geldin demiş. Amerika’da beni temsil edecek bir kişi arıyordum, o kişi sen ol demiş. Adam şaşırmış: “Ben dil bilmem, benim param yok bende ilim irfan yok seni orada nasıl temsil ederim, orada nasıl dernekler kurar, gruplar oluşturabilirim”. Merhum Ozak, “derdin bu olsun, bunlar olmasa da olur”. Ve şöyle devam etmiş: “Üç kapıyı insanlara aç, etrafın dostlarla, sevenlerle dolar. Bir: Kapını aç, misafirperver ol. İki: Sofranı paylaş, cömert ol. Üç: Gönlünü aç, sev, seven sevilir”. Adam gider, tavsiyeleri tutar. Birkaç sene içinde yüzlerce insanla buluşur. Dernekler gruplar oluşturur. Yüzlerce insanın Müslüman olmasına vesile olur. Bu kişilerden biri de Türkiye’de yakından tanınan Prof. Robert Froger’dir.
Dünyanın en muhteşem misafiri, sevginin evi, gönülleri imar eden büyük insanlardır. Gönül mimarları toplumun önderleridir. Gönül almasını bilmeyen bencil, kibirli, egoist tipler çok talihsiz insanlardır. Villalarda oturabilirler, koltuklarda oturabilirler ama gönüllerde asla oturamazlar.
Avukat İbrahim GÜMÜŞ