Ramazan’a Dair En Eski Türkçe Eser

Ramazan-ı şerif... Bu rahmet ve mağfiret ayı, bu müstesna ibadet ve niyaz mevsimi üzerine, yüzyıllardır kim bilir nice yazar sayfalar doldurmuş, nice vâiz ve hatip konuşmalar düzenlemiştir. Çok zengin olan Türk edebiyatında bunların en güzellerinden biri de Behçetü'l-Hadâik adlı sevimli ve renkli eserde bulunuyor.

Şimdi eseri kısaca tanıtalım:

Varlığı 1945 yılında keşfedilmiş olan bu antika değerindeki kitap, halen Ankara, İstanbul ve Almanya üniversiteleri Türkiyat araştırıcıları tarafından tetkik edilmektedir; çünkü Türk dili ve edebiyat tarihi bakımından son derecede mühim sayılıyor. Büyük bir ihtimalle Anadolu Selçukluları zamanında yazılmış olup, maalesef olgun ve bilgin yazarının kimliği kesinlikle tespit edilememiştir. Elde bulunan (biz 4 tanesini bilmekteyiz) yazma nüshalarının en eskisi 703 hicri / 1303 miladi tarihini taşır ve faksimile olarak neşredilmiştir. Behçetü'l-Hadâyık, (Nşr. Prof. İsmail Hikmet ERTAYLAN), İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Yayınları 859, İstanbul 1960.

HaberlerDuyurular

Ramazan-ı şerif... Bu rahmet ve mağfiret ayı, bu müstesna ibadet ve niyaz mevsimi üzerine, yüzyıllardır kim bilir nice yazar sayfalar doldurmuş, nice vâiz ve hatip konuşmalar düzenlemiştir. Çok zengin olan Türk edebiyatında bunların en güzellerinden biri de Behçetü'l-Hadâik adlı sevimli ve renkli eserde bulunuyor.

Şimdi eseri kısaca tanıtalım:

Varlığı 1945 yılında keşfedilmiş olan bu antika değerindeki kitap, halen Ankara, İstanbul ve Almanya üniversiteleri Türkiyat araştırıcıları tarafından tetkik edilmektedir; çünkü Türk dili ve edebiyat tarihi bakımından son derecede mühim sayılıyor. Büyük bir ihtimalle Anadolu Selçukluları zamanında yazılmış olup, maalesef olgun ve bilgin yazarının kimliği kesinlikle tespit edilememiştir. Elde bulunan (biz 4 tanesini bilmekteyiz) yazma nüshalarının en eskisi 703 hicri / 1303 miladi tarihini taşır ve faksimile olarak neşredilmiştir. Behçetü'l-Hadâyık, (Nşr. Prof. İsmail Hikmet ERTAYLAN), İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Yayınları 859, İstanbul 1960.

Ramazan-ı şerif… Bu rahmet ve mağfiret ayı, bu müstesna ibadet ve niyaz mevsimi üzerine, yüzyıllardır kim bilir nice yazar sayfalar doldurmuş, nice vâiz ve hatip konuşmalar düzenlemiştir. Çok zengin olan Türk edebiyatında bunların en güzellerinden biri de Behçetü’l-Hadâik adlı sevimli ve renkli eserde bulunuyor.

Şimdi eseri kısaca tanıtalım:

Varlığı 1945 yılında keşfedilmiş olan bu antika değerindeki kitap, halen Ankara, İstanbul ve Almanya üniversiteleri Türkiyat araştırıcıları tarafından tetkik edilmektedir; çünkü Türk dili ve edebiyat tarihi bakımından son derecede mühim sayılıyor. Büyük bir ihtimalle Anadolu Selçukluları zamanında yazılmış olup, maalesef olgun ve bilgin yazarının kimliği kesinlikle tespit edilememiştir. Elde bulunan (biz 4 tanesini bilmekteyiz) yazma nüshalarının en eskisi 703 hicri / 1303 miladi tarihini taşır ve faksimile olarak neşredilmiştir. Behçetü’l-Hadâyık, (Nşr. Prof. İsmail Hikmet ERTAYLAN), İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Yayınları 859, İstanbul 1960.

Naşir, kitap için haklı olarak söyle diyor:

“…Hasılı Behçetü’l-Hadâyık gerek dilimiz, gerek fikir, inanç ve ahlak, gerek edebiyat yönlerinden pek büyük bir değer taşıyan, eski bir dil abidemiz, Kutadgu Bilig’lerden sonra dil ve edebiyatımız alanında kuvvetli bir yer alan, lisanî bir vesikamızdır. Onun meydana çıkarılması belki de, dil ve gramer sahalarında çözülmeden kalmış olan birçok meseleleri, sıkı, derin bir inceleme neticesinde çözmeğe imkan verecektir.” (s.5)

Dini toplantı veya vaazlarda gün gün okunabilecek sekilde ayarlı, “meclis” başlığı taşıyan 41 bölümden ibaret olan eser bütünüyle, hacimli bir vaaz ye nasihat kitabı mahiyetindedir; mübarek aylar, günler, kandil geceleri, peygamberler… hakkında bilgi verir, içinde ayetler, hadisler, ince yorumlar, şiirler, nükte ve hikâyeler doludur. San’atkârane, samimi, sevimli ve heyecanlı bir üslupla yazılmıştır.

Eserin 8-14. “meclis” leri RAMAZAN ayına tahsis edilmiş ve bu konuda teferruatlı bilgiler verilmiştir.

Aşağıya numune olarak dercettiğimiz satırlar, sayın okuyuculara eserin güzelliğini göstermeğe yetecektir, kanaatindeyiz.

“Can u cihan-ı meni

Bu bir haber-durur ma’ruf ve meşhur, ayıdasın kim dürr-ü mensur, kitablar içindedür masturi Ol erden kim “le-amru” anun hitabı, “afa’llah” anun kitabı, Kâ’be anun mihrâbı, “Li-yahküme bey ne’n-nâsi” anun dâdı, hükm içinde düz tutar bilişi, yâdı; şefaat kuşakın biline badı, Muhammed Mustafa anun adı, şekerden şirin-durur anun sözi dadı eyle haber virdi kim:

Kaçan Ramazan ayınun evvel subhı yiri ağartsa, yimek içmek oruç dutanlara haram kılsa; andan mü’min muvahhid, arı gönül ve safi sır ile ve dürüst itikad ile oruç dutmak niyyetin kılsa; Melik-i zi’l-celâl, Padisah-ı bi-zevâl nidâ kılur Rıdvan’a-kim ol uçmak hazine-dârı-durur.

-Uçmak kapuların açgıl bularun üstine, ramazan ayı geçmeyince bağlamağıl.
Dahi nida kılur Mâlik’e-kim Tamu hazinedârı-durur-:

-Yâ Maliki Tamu kapuların bağlagıl oruç dutanlar üstine, dahi hasım itmesün bularun üstine; ramazan ayı geçmeyince açmağıl.

-Ve yâ Cebrail! Sen yire ingil; şeytanları, dahi bularun oğlanları vesveselerin bağlagıl kim bularun oruç ve namazın azdurmasunlar. l

-Ve yâ Mikâil! Sen değme bir gökde bir alem dikgil benüm rahmetümden.

-Ve yâ feriştelerüm! Siz kamunuz yığılın benüm kulluğumdan ve namazunuz ve tâatunuz müzdin, sevabın Muhammed ümmeti üstine virün; dahi bularun içün yarlıganmak dilen.

-Ve yâ uçmak! Bezengil; Yâ mü’min! Oruç dutmağa özengil; yâ Rıdvan! Uçmak kapusın açgıl; yâ inayet yili! Rahmet saçgıl; ve yâ Cebrail Divleri bukağulagıl; yâ Mâlik! Tamu kapusın bağlagıl; yâ âsi! Yazukun içün ağlagıl; ve yâ huriler! Görklenün ve yâ gılmanlar! Yıyılanun; ve yâ mü’minler! Dinlenün: Ramazan ayı doğdı, dualar göke ağdı, rahmet yağmuri yağdı, divleri vesveseden yığdı, fâsıkları kaygudan boğdı.

Bu ay geldügine mü’minler güvenürler, sâlihler sevinürler, âbidler kıvanurlar, fâsıklar göcenürler…”

İşte eser bu sevimli üslup ile, hurilerden, cennetlerden, ramazan ayının faziletlerinden bahsederek devam eder, gider.

Eserin dil yapısı, görüldüğü gibi, -aradan 7 yüzyıl geçmesine rağmen hiç de zor anlaşılır cinsten değil. Şivesi, İlahiyat Fakültesi Kütüphanesinde bulunan yazma nüshadan, değiştirilmeksizin, aynen aktarıldı; uçmak: cennet, tamu: cehennem, div: şeytan, bil: bel, yazuk: günah, muzd: mükâfat, bamak: bağlamak, yıyılanmak: kokulanmak gibi sayılı birkaç kelimeden başkasını okuyucuların yadırgamayacaklarını ve metnin bütününü rahatlıkla anlayabileceklerini sanıyoruz.

Edirne Mimar Sinan Vakfı

Takip Edin...

Haber & Duyuru

Sohbetler

Soru & Cevap

Sohbet Takvimi