İslamda Tüketici Hakları

Günümüzde, tüketicilerin korunmasına yönelik olarak, tüketici haklarıyla ilgili yapılan düzenlemeler de canın ve malın korunması kapsamında değerlendirilebilir. Çünkü tüketici, ihtiyaç duyduğu mal veya hizmetleri satın alıp tüketirken; gerek sağlık yönünden, gerekse ekonomik yönden zarar görmemeli; kendisi de üretici veya satıcılara zarar vermemelidir. [1]

HaberlerDuyurular

Günümüzde, tüketicilerin korunmasına yönelik olarak, tüketici haklarıyla ilgili yapılan düzenlemeler de canın ve malın korunması kapsamında değerlendirilebilir. Çünkü tüketici, ihtiyaç duyduğu mal veya hizmetleri satın alıp tüketirken; gerek sağlık yönünden, gerekse ekonomik yönden zarar görmemeli; kendisi de üretici veya satıcılara zarar vermemelidir. [1]

Günümüzde, tüketicilerin korunmasına yönelik olarak, tüketici haklarıyla ilgili yapılan düzenlemeler de canın ve malın korunması kapsamında değerlendirilebilir. Çünkü tüketici, ihtiyaç duyduğu mal veya hizmetleri satın alıp tüketirken; gerek sağlık yönünden, gerekse ekonomik yönden zarar görmemeli; kendisi de üretici veya satıcılara zarar vermemelidir. [1]

Yüce dinimiz İslâm, başından beri bu konuyla da ilgilenmiş; mal ve hizmetlerin gerek üretimleri, gerekse satış ve tüketimleri aşamasında, uyulması gerekli genel prensipler getirerek, tüketicilerin haklarının korunmasını hedeflemiştir.

Kur’ân-ı Kerîm’de, “Ölçüyü tam yapın. Eksik verenlerden olmayın. Doğru terazi ile tartın. İnsanların mallarını ve haklarını eksiltmeyin. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.” [2] “Ölçüde ve tartıda hile yapanların vay haline! Onlar, insanlardan ölçerek bir şey aldıkları zaman tam ölçerler. Fakat, kendileri onlara bir şey ölçüp, yahut tartıp verdikleri zaman eksik ölçüp, eksik tartarlar. Onlar, o büyük gün için diriltileceklerini sanmıyorlar mı? Öyle bir gün ki, (o gün) insanlar Âlemlerin Rabbinin huzuruna çıkacaklardır”. [3] buyrulması, tüketicinin haklarını korumaya yönelik ilahi uyarılardır.

Sevgili Peygamberimiz (S.A.V.)’de; “Allah Teâlâ, bir iş yaptığınız zaman, onu sağlam ve güzel yapmanızı sever” [4] buyurarak; daha üretim aşamasından itibaren tüketicilerin korunmasını sağlayıcı mahiyette mesajlar vermişlerdir. Yine kalitesiz ve kusurlu malları, kaliteli ve kusursuzmuş gibi satışa arz eden kişiler hakkında; “ …Aldatan bizden değildir”, “Kusurlu bir malı, ayıbını söylemeden satmak bir Müslüman’a helâl olmaz” [5] buyurmaları; hatta kıyâmet gününde Yüce Allah’ın, kendileriyle konuşmayacağı, rahmet nazarıyla bakmayacağı, affetmeyeceği kimselerden birinin de, “..yalan yere yemin ederek ticaret malını fâhiş bir fiyatla satmaya çalışanlar.” [6] olduğunu ifade etmeleri, tüketicinin alış-veriş esnasında korunmasına yönelik manevî yaptırımlardır. Kalite kontrolü ile ilgili olarak İslami kaynaklarda bizatihi Hazreti Peygamberin söz ve fiillerine yer verilmektedir. İlk dönemde Hazreti Peygamber ve daha sonra gelen halifeler piyasayı kontrol altında tutmuş, haksız gelir elde etme yollarını kapamaya çalışmışlardır. Hz. Peygamber ıslak buğdayı altta saklayan satıcının bu fiilini engellemiş ve bu ayıbı insanların göreceği şekilde niye üste getirmediğini sormuş ve akabinde “Bizi aldatan bizden değildir” ikazında bulunmuştur. Yine “kim afete uğramış (çürük ve bozuk) meyve satarsa kardeşinin malından bir (karşılık) şey almasın. Çürük ve bozuk olanları ayırdıktan sonra satsın. Yoksa neye karşılık herhangi biriniz Müslüman kardeşinin malını alacak ?” diyerek çürük mal satmayı, kaliteli malı kalitesiz malla karıştırmayı yasaklamıştır. Bu konuda Hazreti Peygamber; “kişinin malında bir kusur varsa söylemeden satması ona helal olmaz” sözleriyle satıcının piyasaya arz ettiği malın evsafını müşteriye tam olarak yansıtması istenmektedir. Bu yasağa yiyecek-giyecek, ev eşyası, günümüzde elektronik ve beyaz eşya ile hizmetler de girer. Sanat eserleri, kimyevi muamelelerle üretilen kalitesiz nesneler, piyasaya sahte para sürme ve hileli her türlü mal ve hizmetler bu yasağın kapsamına girer.

Peygamberimiz (S.A.V.)’in zaman zaman pazarı denetlemeleri, temel tüketim mallarını piyasadan çekerek; mal arzında sıkıntıya yol açıp, daha sonra fırsatını bulunca gerçek değerinin üzerinde satış yapan karaborsacıları ağır ifadelerle eleştirmeleri; [7] mal ve hizmet fiyatlarının serbest piyasa ortamında, rekabet şartlarına göre oluşmasını istemeleri [8] ve her türlü tekelciliği yasaklamaları, hem üretici hem de tüketicilerin haklarını koruma amacına yönelik uygulamalardır.

İslâm dininin genelde hak kavramına, özelde ise tüketicinin korunmasına verdiği bu büyük önem dolayısıyladır ki; satın alınan mal veya ürünlerin kusurlu çıkması halinde, belirli süreler içerisinde bunları iade etme hakkı tanınmış; böylece her türlü aldanma, aldatma, hile ve haksız kazanca karşı tüketicilerin haklarının korunması amaçlanmıştır.

O halde, İslâmi ve insanî duyarlılığa sahip olan hiçbir kimse, gerek ürettiği ürünlerle, gerekse piyasaya arz ettiği mal ve hizmetlerle tüketicilere zarar vermemelidir. Sağlığı tehdit edici mahiyetteki, son kullanma tarihi geçmiş yada bozulmuş temel gıda ürünlerini satışa sunmamalıdır. Kalitesiz veya kusurlu malları, kaliteli ve kusursuz gibi takdim etmemelidir. Müşterilerinin bilgisizliğinden yararlanarak, onlara fahiş fiyatla mal ve hizmet satmamalıdır. Bu konudaki hak ihlallerinin de, ödenmesi çok zor olan birer kul hakkı olduğunu asla unutmamalıdır.

[1] Bakara 2/279
[2] Şuarâ: 26/181-183; ayrıca bk, En’âm: 6/152; İsrâ: 17/35.
[3] Mutaffifîn: 83/1-6.
[4] Müslim, İman, 164; Ebû Dâvûd, Büyû, 50
[5] Müslim, İman, 43, 164; İbn Mâce, Ticârât: 45
[6] Müslim, İman: 171
[7] İbn Mâce, Ticârât, 6; Dârimî, Buyû,12; Kamil Miras, Sahih-i Buhârî Muht. Tecrid-i Sarih Terc. D.İ .B. Yay. VI / 449
[8] İbn Mâce, Ticârât, 27.

Metin ULUOCAK 

 

Edirne Mimar Sinan Vakfı

Takip Edin...

Haber & Duyuru

Sohbetler

Soru & Cevap

Sohbet Takvimi