EDİRNE MİMAR SİNAN VAKFI
"Mülkün Gerçek Sahibi Yaratıcısıdır"
Yaratıcı, mülkün yönetimini geçici sürelerle insanlara bırakmıştır. İnsanların kendilerine tahsis edilen mülkü kişisel mülk olmaktan çıkararak, yararını mahlükata bağışlamalarına vakıf denir. Vakfın mülkiyeti Cenab-ı Allah’a, yararı mahlûkata aittir. Vakıf diğergamlıktır. Vakıf merhamettir. Vakıf şefkattir. Vakıf paylaşmadır. Vakıf hizmettir. Şu bir gerçektir ki; merhamet edene merhamet edilir, derde merhem olanın derdine merhem olunur, şefkat edene şefkat edilir, hizmet edene hizmet edilir.
Eğitim Faliyetleri
Vakfımızın düzenlemiş olduğu eğitim faliyetlerinden haberdar olabilirsiniz.
Sosyal Faliyetler
Edirne Mimar Sinan Vakfı olarak düzenlediğimiz sosyal faliyetlere katılabilir bizlere destek olabilirsiniz.
Duyuru& Haber
Vakfımızla ilgili haber ve duyuruları buradan takip edebilirsiniz.
EDİRNE MİMAR SİNAN VAKFI KURUCULARI ADINA
Medeniyetimizin kutup yıldızları vardır. Edebiyatta, sanatta, ilimde, tefekkürde, hukukta, siyasette kutup yıldızlarımız… Vakıf eserlerimizin inşasında kutup yıldızımız ise Mimar Sinan’ dır. Bundan dolayı vakfımızın adını Mimar Sinan koyduk. Mimar Sinan Edirne’ dedir. Mimar Sinan İstanbul’dadır. Mimar Sinan Anadolu’dadır. Mimar Sinan Afrika’dadır, Balkanlar’dadır. Mimar Sinan bizim coğrafyamızın her yerindedir.
Hasan GÜMÜŞ
Fatiha Suresi
1. Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla. 2. Hamd(in her türlüsü), alemlerin Rabbi olan Allah'adır. 3. (O) Rahman'dır (dünyada bütün yaratıklara bol...
Ramazan’a Dair En Eski Türkçe Eser
Ramazan-ı şerif… Bu rahmet ve mağfiret ayı, bu müstesna ibadet ve niyaz mevsimi üzerine, yüzyıllardır kim bilir nice yazar sayfalar doldurmuş, nice vâiz ve hatip konuşmalar düzenlemiştir. Çok zengin olan Türk edebiyatında bunların en güzellerinden biri de Behçetü’l-Hadâik adlı sevimli ve renkli eserde bulunuyor.
Şimdi eseri kısaca tanıtalım:
Varlığı 1945 yılında keşfedilmiş olan bu antika değerindeki kitap, halen Ankara, İstanbul ve Almanya üniversiteleri Türkiyat araştırıcıları tarafından tetkik edilmektedir; çünkü Türk dili ve edebiyat tarihi bakımından son derecede mühim sayılıyor. Büyük bir ihtimalle Anadolu Selçukluları zamanında yazılmış olup, maalesef olgun ve bilgin yazarının kimliği kesinlikle tespit edilememiştir. Elde bulunan (biz 4 tanesini bilmekteyiz) yazma nüshalarının en eskisi 703 hicri / 1303 miladi tarihini taşır ve faksimile olarak neşredilmiştir. Behçetü’l-Hadâyık, (Nşr. Prof. İsmail Hikmet ERTAYLAN), İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Yayınları 859, İstanbul 1960.
Bir Hikaye
Allah’ın emrettiği şekilde davranıp iyi bir kul olarak yaşayanlar cennetle mükâfatlanacak, kötüler ise cehennemde yaptıklarının cezasını görecek. Bunun tabii sonucu olarak inananlar cenneti özler, cehennemden korkar; cenneti kazanmak için çabalar ve cehenneme düşmemeğe çalışır.
Bir de iyilik ve ibadetleri, cehennemden korktuğundan, ya sonunda cenneti kazanmayı umduğundan yapmak meselesi var. Bu bir düşünce tarzıdır. Olgun kişiler ve büyük mutasavvıflar ise bu konuda daha başka düşünürler. Meselâ büyük âlim Molla Câmî’ye göre, kemâle ermek için dört şeyi gönülden ve zihinden silip çıkarmak şarttır:
Devlet Idaresinde Manevi Güçlerin Rolü
Aşağıda bir hatırasını anlatacağımız Nizamül-mülk, Büyük Selçuklu İmparatorluğunun ünlü vezirlerinden ve müslüman Şark’ın yetiştirdiği en büyük devlet adamlarındandır.
1018-1092 yılları arasında yaşayan bu değerli insan, Horasan’ın eski kültür merkezlerinden Tûs şehrine bağlı, Nukan adlı bir kasabada dünyaya geldi. Asıl adı ”Hasan” olup, babası kasabanın dihkanı, yâni idarecisi idi. Varlıklı ve itibarlı bir aileye mensup olduğundan; iyi bir tahsil yapma imkânı buldu. O’nun tahsili bizim için hayli dikkat çekici ve mânidârdır: 11-12 yaşlarında Kur’an-ı Kerîm’i ezberleyip hıfzını tamamladı. Kısa zamanda fıkıh ilminde temayüz etti. Edebiyat ve hitabette ileri bir seviyeye ulaştı. Kardeşi Ebu’l-Kasım Abdullah da, o zamanların ünlü fakîhlerinden olmuştu.
Osmanlı Nasıl Gelişti
Geçenlerde, Târih-i Gülşen-i Maârif adlı iki ciltlik eski harfli tarih kitabını okuyordum. I. Cildinin 417. sayfasında Sultan Osman’ın, oğlu Orhan’a vasiyetleri kaydedilmiş. Bu vasiyetlerin, Diyanet Gazetesi okuyucularıyla ilgili olduğunu düşünerek Tarih köşesinde takdimini faydalı gördüm.
Önce eser hakkında kısa bir bilgi vereyim:
Gülşen-i Maârif, bir umumi tarih kitabıdır. Önce Hazret-i Adem’den başlayarak peygamberleri kısaca anlatır (Cümlesine halisane salât ve selâmlarımızı arzederiz). Sonra Hazret-i Muhammed SAS’ı genişçe anlatarak Emeviler, Abbasiler ve sair İslâm devletlerine geçer. I. Cilt 407. sayfadan itibaren de Osmanlı devletini anlatmaya başlar; 2. Ciltte Sultan Abdülhâmid I devri sonuna kadar getirir. Eseri Feraizcizade diye tanınan Seyyid Mehmed Saîd Efendi kaleme almış ve muhtelif kaynak kitaplardaki malûmatın lüzumsuz teferruatını süzerek, mukayeseli çalışmalar yaparak 10 yılda ikmal ve itmam eylemiştir. 1249 hicrî/1834 milâdî tarihinde bitirdiğini kendisi belirtiyor, ikinci cildin sonunda, Dersiam Ferâizî Mehmed Efendi’nin oğlu olduğunu, Bursa’da doğduğunu, hiç çocuğu bulunmadığını, Emir Sultan Cami-i şerifinde hatiplik vazifesi yaptığını beyan ederek, tahsil ve terbiyesini hangi hocalardan ikmal ettiğini açıklıyor. (Bk. s; 1685 vd.) Bursalı Tahir, Osmanlı Müellifleri adlı eserinde Müellif Mehmed Said Efendi’nin 1251 hicrî/1835 milâdî tarihinde vefat eylediğini ve Emir Sultan Camii hazinesine defnolunduğunu kaydeder. Allah rahmet eylesin…
Hz. Ebubekir’in Bir Şiiri
Meşhur Arap şairi Şerefüddin Muhammed b. Saîd el-Busirî, 608-696 hicrî yılları arasında (m.1213-1296) Kahire’nin kuzeyindeki Bilbîs şehrinde yaşamıştı. Hadîs ilminde de şöhret kazanmıştı. Aynı zamanda mahir bir hattat idi.
Yazdığı eserler içinde en meşhuru, asıl adı el-Kevâkibü’d-dürriyye fî Medh-i Hayri’l-Beriyye olan ve Hazret-i Peygamber’i (SAS) medh sadedinde kaleme alınmış bulunan kasidesidir. Mütehassısların ifadesine göre İslâm âleminde bunun kadar yayılmış, tanınmış ve sevilmiş bir başka şiir gösterilemez. Arapça, Farsça, Türkçe, Berberî diliyle üzerine doksandan fazla şerh yazılmış, Latince, Fransızca, Almanca, Farsça ve Türkçe’ye tercüme edilmiş, sayısız tahmisleri, teslis ve taştirleri yapılmıştır. Bu meşhur kaside asıl adından ziyade, Kasîde-i Bür’e veya Hazret-i Peygamber zamanında şair Ka’b b. Züheyr tarafından yazılan “Banet Suadu…” manzumesi gibi Kasîde-i Bürde diye tanınır.
EDİRNE MİMAR SİNAN VAKFI
BİZE YAZIN
ADRES
+90 ( 284 ) 213 06 03
bilgi@mimarsinanvakfi.org