Zübde-I Âlemsin Sen!

          En mükemmel surette yaratılmış, her türlü nimetle bezendirilmiş, âlemleri özü, yaratılmışların en yücesidir insanoğlu. İnsan sadece et ve kemikten ibaret değildir et ve kemiğe büründürülmüştür. İçinde bir cevher taşır. İşte asıl olan bu cevherdir. Et ve kemik cevherin emanetçileridir.

          Epiktatos’un unutmadığım bir sözü vardır:”insanlar kafalarının dışına verdiği değer kadar kafalarının içine, beyinlerine değer verselerdi durumları böyle olmazdı.” Gerçektende bütün emekler, bütün yatırımlar hep cevherin emanetçisine.

Mezarimi Yerde Arama!

Yaşam Allah’u Teala’nın takdiridir. Yaşaması takdir olunan bu dünyada yine takdir olunduğu kadar yaşar. Üstelik bu mukadderat kimsenin elinde de değildir. Dünyaya gelen ağlayarak gelir, belki yine ağlayarak gider.  Onun için olsa gerek Seyrani şöyle seslenir:

       Ne hikmettir şu dünyaya
       Gelen ağlar, giden ağlar
       Soralım yoksula, baya
       Aslı nedir, neden ağlar?

Ağabeycan Muhsin Başkan!

Başkan Muhsin Bey’in Seçim çalışmaları için geldiği Edirne’de vakfımızı da ziyaret etmeye geleceğini öğrendik. Birçok gönüldaşı ile beraber geldi. Buyur ettik, salonumuzda karşılıklı koyu bir sohbet başladı.

Gözlerinin içi gülen her halinde samimiyeti göze çarpan, saygılı ve ilgili, ağabeycan bir yapıya sahip. Benim dikkatimi çeken partilileriyle bir genel başkan gibi değil abi kardeş gibi konuşması. Gönüldaşları ise yanında son derece rahat ama yine son derece saygılılar.

Ziyareti esnasında elim kaza sonrası basında sıkça tekrarlanan ‘’üşüyorum’’ şiirinden de anlaşılacağı gibi medrese-i yusuftan bahsedildi. Bir mektebe dönüştürmüş orayı.

Edirne’den Şam’a – 4

       Eskiler demişler ki ‘her çıkışın bir inişi, her inişin bir çıkışı vardır.’ Gezinmek güzel de evde evlad-u iyal bizi bekler. Biz de dostlarımızla ve biricik kızımla vedalaşıp güzel hatıralarla dönüş yolculuğuna başlıyoruz.

       Suriye’de terminallerde uygulama hava terminalleri gibi. Girişte önce x-ray cihazlarından geçiyor, biletini pasaportla alıyorsun. Yerliler de kimliklerini göstermek zorunda. Tabi işlem bu kadar da değil. Otobüs terminalden ayrılırken listeler asker tarafından kontrol ediliyor.

Şehitlerimize Şükranla…

       18 Martın yaklaşması nedeniyle birkaç gündür Çanakkale Şehitleri etkinliklerle minnet ve şükranla yâd ediliyor. Ülkemizde uzun yıllardan bu yana içi boşaltılmış, geçmişine, değerlerine yabancı ve küçümseyen tarih öğretimi, şanlı tarihimize duyarlı bir nesil yetişmesine mani olamadı. Artık nesiller bu güzel ülkede yaşamanın bedelini hayatlarını vererek ödeyen şehitlerini, Yahya Çavuşları, Seyit Çavuşları, Kınalı Kuzuları büyük bir minnetle ziyaret ediyorlar. Üç dört yıl önce iki otobüsle gittiğimiz şehitliklerde, Türkiye’nin dört bir yanından gelmiş yüzlerce otobüs ve binlerce ziyaretçi öğrenci ve vatandaşla karşılaşmıştık. Hatta kalabalıktan dolayı şehitliklerin hepsini ziyaret edememiş, yarıda bırakmak zorunda kalmıştık.

Edirne’den Şam’a-3

          Eskiler Şam’a Şam-ı Şerif derdi. Böyle isimlendirilmesinin nedeni burada yaşayanlardan ve yaşananlardan olsa gerek. Nitekim Şam’la ilgili hadis-i şerif rivayetleri de var. Peygamber Efendimiz 12 yaşında Busra’ya kadar gelmiş, 25 yaşında da Şam’ı ziyaret etmişler. ”Acaba Efendimizin ayak bastığı, geçtiği yerlerden biz de geçebilecek miyiz” düşüncesi insana ayrı bir heyecan veriyor…

          Evet, buraya Şam-ı Şerif denmesinin sebepleri çok. Yahya (A.S)’ın kabri burada, Emeviye Camiinin içinde. Halep’te de Zekeriya (A.S)’ın kabri bulunuyor.