Hoca Efendim-1

          İmam Hatip lisesi son sınıfta okurken Hasan Gümüş Hocamın rehberliğinde üç kişi Edirne otobüsüyle İstanbul’a hareket etmiştik. Heyecanlıydım çünkü o ana kadar görmediğim Rahmetli Hocamızın sohbetine gidiyorduk. İskender Paşa camiine vardığımızda müthiş bir kalabalıkla karşılaştık. Biz erken varmanın avantajıyla caminin içinde yerimizi aldık.

          Namazın akabinde  Hoca Efendi vaaz vermek üzere kürsüye çıktığında cami daha da doldu. Cemaat bulabildiği iki karış yere oturabilmek için yarış edip, diz üstü vaziyette, başlar gönüllerinin üzerine düşmüş, huşu içinde ağlayarak vaazı dinleyip hatmeye katıldı. O hatme müthiş bir hazdı. Sonrasında defaatle aynı ortamları paylaştık Hocamızla ve ihvan kardeşlerimizle. Allah vesile olanlardan razı olsun. Ben hayatımın en önemli nasibi olarak görmüşümdür Hocamızı tanımayı ve kabul ettilerse müridi olmayı.

Hidir Baba’dan Bakinca!

          İnsan bazen canı sıkılınca alışılmışın dışına çıkmak ister. Herkesin hüznünü dağıtma metodu farklıdır. Ben bazen Hıdır Baba’ya çıkmayı ve manzarayı temaşa etmeyi tercih ederim. Beni hep mest etmiştir, Hıdır Baba’dan Edirne’yi seyretmek. Oradan Edirne’nin üzerine  bir şemsiye gibi gerilmiş Selimiye’nin kubbesini ve Allah Bir diye şahadete kalkmış minarelerin ahengini seyretmek müthiş bir hazdır. Hıdır Baba’dan bakınca merkezdeki camiler sanki tek bir yapıymış gibi kucak açar.

          Manzaranın beni çektiği bir günde yokuşu aheste aheste çıkıp arabamı park ettiğimde hemen yüzümü hafiften soğuk esen rüzgarın okşayışına aldırmadan o muhteşem kubbe ve minarelerin ahengine döndürdüm.

Yilbaşi Kirliliği

       Bir ihtiyaç için akşamüzeri çarşıya çıktığımda şehir merkezinin ve iş yerlerinin yılbaşına hazırlık için süslendiğini gördüm. Üşenmedim alış veriş merkezlerini de dolaştım. Gördüm ki yılbaşına mahsus süsler, noel çamları, noel kıyafetleri, çerezler ve bol miktarda çeşit çeşit içkiler. Biliyorum ki şehir pazarlarında ve işportacılarda da durum aynı. Herkes ticaretini yılbaşına uyarlamış.

Garib Bayram !

* Beş yıl süreyle bulunduğum İsveç’in Stokholm şehrinde bir bayram gününde bayram burukluğumu Türkiye’den bir kaç arkadaşımla e mail göndererek paylaşmıştım. Geçenlerde Fatih Erel Bey bu mektubumu bana göndererek hatırlamamı sağladı. Ben de gurbette bayram geçiren kardeşlerimizi de hatırlamak gayesiyle mektubumu sizlerle paylaşmak istedim.

Bayram mı garib, yoksa gurbet mi garib? Yoksa artık her şey mi garipleşti?

Bir kurban bayramı sabahı, modern avrupanın, insanları caddeleri bakımlı, evleri düzenli, modern şehrinde donuk perdeli camlara bakarken kapının zilini beklemek…

Hayatin En Günceli !

          Üniversitede okuduğum yıllarda Rahmetli Es’ad Coşan Hoca Efendi’den üniversite öğrencilerine bir konferans vermesi arzusunda bulunmuş, kendileri de uygun görürse güncel konularda bir konuşmanın olmasını arzu ettiğimizi eklemiştik. Konferans günü geldiğinde tutmuş olduğumuz salonda Hoca Efendi kürsüye geldi ve size her insan için her zaman en güncel konuyu söyleyeyim mi dediler ve arkasından devam ettiler. Gençler! Bir insan için en güncel konu ÖLÜMDÜR.

          Biz günlük siyasetin, günlük olayların değerlendirileceği bir konu beklerken çok önemli bir ders almıştık o gün. Zengin fakir, yaşlı genç, zayıf kuvvetli ,misafir yolcu, soğuk sıcak, gece gündüz ayırmadan ölüm her zaman yanımızda değil midir?