Mehmet Bülük
08/02/1963 tarihinde Edirne’de doğdu. İlk ve orta öğrenimini Edirne’de tamamladıktan sonra
08/02/1963 tarihinde Edirne’de doğdu. İlk ve orta öğrenimini Edirne’de tamamladıktan sonra
Riba (Faiz) arapça bir kelimedir. Lügatta esas manası ziyade ve artıştır. İslahta ise , fıkıh ölçülerine göre eşit olmayan veya eşitlikleri bilinmeyen veya bedellerden birisi veya her ikisi hazır olmayan ribevi şeylerin üzerine yapılan akittir.
Ribanın haram oluşu , hem Kuran-ı Kerim hem Ehadis-i şerif ile sabittir. Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor ; “ Allah alışverişi mübah, ribayı yasak kılmıştır.” Peygamber (SAV) de şöyle buyuruyor. “Allah riba yiyeni , yedireni , katibini ve şahidini lanetlemiştir.”
Binaenaleyh ribanın hürmeti (haram oluşu) hususunda hiç şüphe yoktur. Onu inkar etmek küfürdür. Fakat inkar etmeden riba alan veya veren kimse, müslüman olmakla beraber günahkar ve büyük bir vebalin altındadır.
Ramazan-ı şerif… Bu rahmet ve mağfiret ayı, bu müstesna ibadet ve niyaz mevsimi üzerine, yüzyıllardır kim bilir nice yazar sayfalar doldurmuş, nice vâiz ve hatip konuşmalar düzenlemiştir. Çok zengin olan Türk edebiyatında bunların en güzellerinden biri de Behçetü’l-Hadâik adlı sevimli ve renkli eserde bulunuyor.
Şimdi eseri kısaca tanıtalım:
Varlığı 1945 yılında keşfedilmiş olan bu antika değerindeki kitap, halen Ankara, İstanbul ve Almanya üniversiteleri Türkiyat araştırıcıları tarafından tetkik edilmektedir; çünkü Türk dili ve edebiyat tarihi bakımından son derecede mühim sayılıyor. Büyük bir ihtimalle Anadolu Selçukluları zamanında yazılmış olup, maalesef olgun ve bilgin yazarının kimliği kesinlikle tespit edilememiştir. Elde bulunan (biz 4 tanesini bilmekteyiz) yazma nüshalarının en eskisi 703 hicri / 1303 miladi tarihini taşır ve faksimile olarak neşredilmiştir. Behçetü’l-Hadâyık, (Nşr. Prof. İsmail Hikmet ERTAYLAN), İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Yayınları 859, İstanbul 1960.
Allah’ın emrettiği şekilde davranıp iyi bir kul olarak yaşayanlar cennetle mükâfatlanacak, kötüler ise cehennemde yaptıklarının cezasını görecek. Bunun tabii sonucu olarak inananlar cenneti özler, cehennemden korkar; cenneti kazanmak için çabalar ve cehenneme düşmemeğe çalışır.
Bir de iyilik ve ibadetleri, cehennemden korktuğundan, ya sonunda cenneti kazanmayı umduğundan yapmak meselesi var. Bu bir düşünce tarzıdır. Olgun kişiler ve büyük mutasavvıflar ise bu konuda daha başka düşünürler. Meselâ büyük âlim Molla Câmî’ye göre, kemâle ermek için dört şeyi gönülden ve zihinden silip çıkarmak şarttır:
Son yorumlar